| O kadar sefil durumdaydım ki daha fazla dua etmeyi düşünüyordum. | Open Subtitles | لقد كنت بائسة جداً حتى أنني فكرت في المزيد من الصلوات |
| On yıl önce, bu kadını Pittsburgh'deki son derece güzel... orta sınıf hayatından kaçırdım ve o günden beri de sefil ediyorum. | Open Subtitles | منذ عشر سنوات ، قمت باختطاف هذه السيدة من حياة متوسطة جميلة فى بيتسبرج ، و جعلت حياتها بائسة منذ ذلك الوقت |
| perişan halde ve diğer hastalarım gibi onunla da konuşuyorum. | Open Subtitles | إنها بائسة و أتحدث معها بنفس طريقة تحدثي لكل المرضى |
| Fazla değer biçilmiş stok, kullanışsız bir ürün ve hatta berbat bir ilişkiyi görmezden gelmenize yardımcı olabilir. | TED | بل قد يساعد على تجنب، المغالاة في الأسهم المنتج الغير فعال، أو حتى لعلاقة بائسة. |
| Sen sefil, içi geçmiş, herkesi kendin gibi mutsuz etmeye çalışan birisin! | Open Subtitles | أنتي بائسة .. وجافة .. ومنعزلة وتحاولين أن تشعري الآخرين بسوء مثلك |
| Ne kadar iş alırsam alayım, ne kadar para kazanırsam kazanayım içimde, hala zavallı bir pislik yığınından ibarettim! | Open Subtitles | ومهما كانت الاتفاقات التي عقدتها أو الأرباح التي حققتها، بداخلي، كنت لا أزال كتلة وحل سوداء، بائسة. |
| Ya da çaresiz bir şekilde neye bulaştıklarını bilmeden ruhlarını kaybetmelerini umursamıyorum. | Open Subtitles | أو روح ضائعة بائسة ، ليس لديها فكره عما يقحم نفسه فيه |
| Bu kadar acınası çılgın bi şirret olmayı kes ! | Open Subtitles | تتوقف عن أن تكون مثل هذه بائسة , الكلبة مجنون! |
| Bazen onun kanalı bize kötü durumda, saklanması gereken çocuklar getirirdi. | Open Subtitles | أحياناً مصدره كان يحضر له أطفال في حالة بائسة. أطفال لإخفائهم. |
| Yani House'a kablolu yayın vermezsem hayatımı sefil hale getireceksiniz. | Open Subtitles | إذاً، إن لم أمنح هاوس اشتراكاً فضائياً فستجعلون حياتي بائسة |
| İflâs edersem insanların gözleri önünde sefil bir hayat süremem. | Open Subtitles | لكني لا أستطيع أن أعيش حياة بائسة بينما الناس تراقبني. |
| perişan bir kadını ne kimse arzu eder ne de onunla gurur duyar. | Open Subtitles | لا يستطيع المرء أن يتطلع أو يفخر بزوجة بائسة |
| Hayır, bence sen benim boku yemiş olduğumu düşünüyorsun perişan ve felaket olacağımı. | Open Subtitles | لا، أظنّكَ أنّكَ تفكّر أنني محطمة أنني سأكون بائسة وكارثية |
| "Hayatım berbat, çünkü bir tiranın yönetimi altındayım, Kral George olarak da bilinir. | TED | حياتي بائسة لأنني أعيش في ظل طاغية، أيضاً معروف بالملك جورج. |
| Yaklaşık yüzde 25i İkinci Aşama'dadır, ve esas olarak "Hayat berbat" derler. | TED | حوالي 25 في المائة في المرحلة الثانية، قائلين، في الواقع، "حياتي بائسة." |
| Ya mutsuz biri olmaya devam edebilirsin, ya da herkese kızgın olmayı bırakır ve her şeyi olduğu gibi kabullenebilirsin. | Open Subtitles | يمكنكي أن تستمري في كونك بائسة فقط يمكنكي أن تتوقفي عن الغضب من الجميع وتتقبلي الأمور على ما هي عليه |
| Şimdi gerçekten hayatımdaki hatıraların eziyeti ile yalnız ve toplum dışına itilmiş zavallı biri oldum. | Open Subtitles | الآن ، أنا بالفعل لوحدي بائسة منبوذة من مأدبة الحياة تعذبني الذكريات |
| Durum şöyle Richie. İnsanlar çaresiz kaldıklarında yanlış kararlar verirler. | Open Subtitles | إذاً, إليكَ الأمر, الناس يقومون بقرارات بائسة عندما يشعرون باليأس |
| Ama şu anda orada bulunmazsan bundan sonraki acınası hayatın boyunca pişmanlık duyacaksın. | Open Subtitles | لكن إن كنتِ غائبة بهذه اللحظة فستندمين على ذلك لبقيّة ما سوف تكون حياة بائسة |
| Bulunduğu yer çok kötü durumdaydı, bu yüzden 80 odalı bir otel için sadece 100.000 dolar ödedik. | TED | كانت المنطقة بائسة , لذا فقد حصلنا على فندقٍ ب80 غرفة لقاء 100,000 دولار. |
| Umarım bu, onu geri kazanmak için gösterdiğin umutsuz bir çaba değildir. | Open Subtitles | اتمنى فقط الا يكون ذلك محاولة بائسة لابقائه فى حياتك |
| Dün gece çok üzgün görünüyordun, daha da kötüleştirmek istemedim. | Open Subtitles | بدوتِ بائسة جداً ليلة أمس وأنا لم أرد جعله أسوء |
| Biliyorum ama sadece Barry ile evlenmediğim için hayatımın boktan olduğunu düşünmesini istemiyorum... | Open Subtitles | أنا أعلم ،و لا أريدها أن تظن هذا بي لأنني لم أتزوج باري و حياتي أصبحت بائسة |
| Sizin gibiler için fark etmeyebilir fakat fakirler için hayat çekilmez olur. | Open Subtitles | هي قد لا تكون قضية كبرى للناس أمثالك لكن الحياة قد تصبح بائسة للفقير؟ |
| Ona sürtük ve fahişe dediler ve hayatını zindan ettiler. | TED | ودعوها بالفاجرة والعاهرة وجعلوا حياتها بائسة. |
| Sensiz geçen her dakika çok mutsuzum. | Open Subtitles | أنا كنت بائسة جداً كل دقيقة بدونك |
| Çok gençtim, evli değildim, çocuğum yoktu Afrikayı pek bilmiyordum, ve Fransızcam acınacak haldeydi | TED | كنت يافعة جداً، ولست متزوجة، وليس لدي أطفال، لم أكن أعرف أفريقيا وبجانب ذلك، كانت لغتي الفرنسية بائسة. |