| - Ya da cücelerle dolu bir ev. Çok misafirperverlermiş diye duydum. | Open Subtitles | أو منزلاً مليء بالأقزام لقد سمعت أنهم مضيافين للغاية |
| cücelerle bir sorunum yok bu arada, oğlun cücedir falan. | Open Subtitles | لا يعني هذا أن هناك مشكلة بالأقزام .في حالة أن يكون إبنك قزم |
| Peki, şey ben zaten Gölgeler Kitabı'na baktım ve orada cücelerle ilgili hiçbir şey yok. | Open Subtitles | حسناً، لقد تفقّدت "كتاب الظلال" سابقاً، ولم أعثر على ما يختصّ بالأقزام |
| çalıştığım insanların bir kısmı cüce -- boyu ortalamadan çok kısa olan insanlar. | TED | بعض ما عملت عليه هم الناس المعروفين بالأقزام -- الناس الذين هم أقصر بكثير من المعتاد . |
| Topuğunu üç kere yere vur, Dorothy, belki o zaman kocamın kafasına bir ev dolusu cüce düşer. | Open Subtitles | (حسناً، انقر على قدمك ثلاث مرات (دورثي وربما منزل مليء بالأقزام التي ستقع على زوجي |
| - Cüceleri kafana takma. | Open Subtitles | لا تشغل بالك بالأقزام |
| Demek istediğim Baggins Efendi Cüceleri hafife almamalısın. | Open Subtitles | -هذا يا سيّد (باغينز) يعني ... لا تستخف بالأقزام أبداً |
| Lanet cücelerle dolu bir korku trenindeyim sanki. | Open Subtitles | أنا في قطار سيرك مليء بالأقزام |
| cücelerle karıştırıyorsun. | Open Subtitles | أنتَ تفكّر بالأقزام العاديّين. |
| Etrafım cüce dolu. | Open Subtitles | أنا محاطٌ بالأقزام |
| Neyim mi var? Etrafım cüce dolu. | Open Subtitles | أنا محاط بالأقزام |