| Anne, o gezide neler olduğu hakkında en ufak bir bilgin olsaydı bir daha evden çıkmama asla izin vermezdin. | Open Subtitles | أمّاه، لو كانت لديكِ أيّ فكرة عمّا حدث في تلك الرحلة فإنّكِ لمْ تكوني لتسمحي لي بالخروج من المنزل مُجدداً. |
| Evden dışarı çıkmama izin verilmezdi. İster Ray de bana, ister Jay de... Eskiden radyo dinlerdim. | Open Subtitles | لم يُسمح لي بالخروج من المنزل أبداً كنت أستمع إلى جهاز الراديو |
| Genç bir kadın ve dört yaşındaki kızının Hickam Vadisi Yolu'ndan araçlarıyla bölgeden çıkmasına izin verdin mi? | Open Subtitles | هل سمحت لشابه و ابنتها البالغه من العمر 4 سنوات بالخروج من المنطقه بسيارتهما على طريق وادى هيكام؟ |
| Pekâlâ, hemen şu anda senin, babanın ve biyolojik annenin buradan çıkmasına izin vereceğim canlı olarak, sonsuza kadar mutlu mesut yaşayın diye. | Open Subtitles | , حسناً، سأسمح لكِ و لوالدكِ , و والدتكِ الحقيقية بالخروج من هنا أحياء، لتعيشوا حياة سعيدة أبدية |
| Bir psikopatın dışarı çıkıp azman bir tavşanla etrafta dolaşmasına izin verdin. | Open Subtitles | لقد سمحت لمريض نفسى بالخروج من هنا ليتجول مع أرنب أبيض كبير |
| Annen seni bu kıyafetle dışarı çıkmana izin veriyormu? | Open Subtitles | والدتك سمحت لك بالخروج من البيت بهذا الزيّ؟ |
| - Kodesten ücretsiz çık kartı. | Open Subtitles | انها بطاقة تسمح لك بالخروج من السجن مجانا |
| Kadınların bu grubun dışına çıkmaları ve esas toplumla çalışmaları yasaktı. Biz buna hitap edebildik. | TED | لم يكن يسمح للنساء بالخروج من المجتمع والعمل مع بقية المجتمع. لذا، أستطعنا معالجة ذلك. |
| Buradan çıkmamıza izin vermez. Günahlarımızın bedelini ödeyeceğiz! | Open Subtitles | لن تسمح لنا بالخروج من هنا مطلقاً سندفع مقابل خطايانا |
| Her neyse, bende rahibe olayım bare, ...ama belki düğününe gelmem için manastırdan çıkmama izin verirler. | Open Subtitles | على أية حال ، اناسأصبح راهبة لكن ربما يسمحون لي بالخروج من الدير |
| Buradan çıkmama yardım et lütfen. Araba alamıyorum, kapıları açmıyorlar. | Open Subtitles | أرجوك، ساعدني بالخروج من هنا لا يمكنني أخذ سيارة. |
| - Yardım edersen sana 5000 veririm. - Ne için? Buradan çıkmama yardım etmen için. | Open Subtitles | سأعطيك خمسة ألاف إذا ساعدتني بالخروج من هنا |
| Sana ancak odadan çıkmama izin verirsen yardım edebilirim. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لمساعدتك هي بالسماح لي بالخروج من هنا كلا. |
| Sen kundakçı oldun ve bende Hukukun depolardan çıkmasına izin vermediği dört milyon mini mikrodalga fırınla kaldım. | Open Subtitles | أنت تحولت إلى حشرة النار .. وأنا أجلس على مايكرويفات كلفت أربعة ملايين دولار وقسم التشريع لم يسمح له بالخروج من المخزن |
| Kocana tuzak kuruldu ve hapishaneden çıkmasına asla izin vermeyecekler. | Open Subtitles | زوجك وقع في مكيدة وانهم لن يسمحوا له بالخروج من السجن أبدا |
| Bu adi herifin ensesinde kalın ve görüşünüzden çıkmasına izin vermeyin. | Open Subtitles | مهلا، يمكنك البقاء على رأس ذلك ابن العاهرة وعدم السماح له بالخروج من بصرك. |
| Geleceği düşünmem gerek, buradan çıkıp hayatımı geri kazanmayı, evimi marketimi. | Open Subtitles | أحتاج التفكير بالمستقبل بالخروج من هنا العودة إلى حياتي ومنزلي والسوق |
| Ve telif hakkı koruma süresi bitmiş bir dünyadan çıkıp, baskısı tükenmiş kitapların olduğu bir dünyaya yol alıyoruz. | TED | و بدأنا بالخروج من مجرد بدون حقوق نشر الى عالم بدون طباعة |
| Karın sonunda kulübenden çıkmana izin vermiş. Bir şeyler ye. Keyfine bak. | Open Subtitles | سمحتَ لك زوجتكُ بالخروج من قفصكَ أخيرًا ، هيا كل شيئًا ، إستمتع |
| çıkmana asla izin vermeyecekler, biliyor musun? | Open Subtitles | لن يسمحوا لكِ بالخروج من هنا انت تعلمين ذلك |
| Ama, arabamdan çık denilmesi hiç hoşuma gitmez. | Open Subtitles | لكننى لن أكون مثلكما وأمركما بالخروج من سيارتى |
| - Bu şey geçen gece o kadını, oğlundan ayırmak için evin dışına çıkararak tuzağa düşürdü. | Open Subtitles | ذلك الشيء أغرى المرأة بالخروج من بيتها.. ليفرّقها عن إبنها. |
| Aşırı sıcaklarda, kız kardeşim ve benim evden dışarı çıkmamıza asla izin verilmezdi. | Open Subtitles | في الحرارة الشديدة، لم يكن مسموحاً لي ولأختي بالخروج من المنزل |
| Buradan gücümüzle çıkacaksak bize lazım olacak. | Open Subtitles | ونريده لو رغبنا بالخروج من هنا، أنصتِ لي! |
| Kafamı duvara geçirmeden önce oradan çıkabildiğim için şanslıydım. | Open Subtitles | لقد كُنت محظوظة بالخروج من هناك قبل أن يكسر رأسي على حائط لعين |