| Limuzin, otel odası... şampanya, havyar ve erkek striptizci... | Open Subtitles | لديك ليموزين, الغرفة كريستال بالكافيار ذكور التعري |
| Bundan böyle şampanya dilekleri ve havyar hayalleri var. | Open Subtitles | إنها ستكون أمنيات بالشامبانيا وأحلام بالكافيار من الآن |
| Aslında, havyar ile başlayıp sonra da Belçika hindibalı ıstakoz kuyruğu ile patates.. | Open Subtitles | حقيقة، أعتقد أنا سنبدأ بالكافيار بعدها جراد البحر مع اساكرول بلجيكي |
| Yoğurtla dalga geçebiliyorsanız, havyarla da geçebilirsiniz. | Open Subtitles | إن كان بإمكاننا العبث بالزبادي فيمكننا العبث بالكافيار أيضاً |
| Şampanya ve havyarla beni gelmeye kandırdığın L.A.' de bunlar olmalıydı. | Open Subtitles | لوس أنجلوس هو المكان الذي أغريتني به مع أمنياتك بالشامبانيا وأحلامك بالكافيار |
| İki kişilik havyarla 423'e gönderin. | Open Subtitles | أرسله إلى جناح 423 بالكافيار لإثنان |
| Kırpılıp içine bir parçacık havyar konan yumurta güvensiz ve hayal gücünden yoksun bir şefin hesabı kabartmak için bahanesi olabilir. | Open Subtitles | بيضة مهلهلة مُزينة بالكافيار المُمِل الذي هو عُذر كل طاهي ليجعلنا ندفع أموالاً زائدة مقابل إنعدام ثقته، وضحالة خياله |
| havyar söz verdiler ve ot yedirdiler. | Open Subtitles | يعدوني بالكافيار ويتركوني آكل غبار |
| havyar satıyormuşuz gibi davranıyor. | Open Subtitles | إنها تتصرف و كأن الأمر يتعلق بالكافيار |
| Havuz havyar ile doluydu. | Open Subtitles | لقد كان حمام السباحة مُمتليء بالكافيار |
| - Bayağı bir havyar yiyorsun. | Open Subtitles | أنت تبلطه بالكافيار |
| Dostum, Titanik'deki yedek kaptansın ve can kurtaran botlarını havyarla dolduruyorsun. | Open Subtitles | فريندو) أنت رفيقي الأول) "في سفينة "تايتنك وتملئ قوارب النجاة بالكافيار |