| Fakat nefret duygusuyla doğmamıştım, aslına bakarsanız tam tersiydi. | TED | لكنني لم أولد مملوءًا بالكراهية. في الواقع، كان العكس تمامًا. |
| O işi benim için yapmış olsa da içimde anneme karşı bir nefret var. | Open Subtitles | أشعر بالكراهية فحسب تجاهَ أمي حتى و إن كانت تفعل تلك الأشياء لي |
| Ama Kızılderililer oyundan nefret eder. | Open Subtitles | الآن، القناصون، لديهم إحساس بالكراهية بالمقارنة بالأكثرية، يدفعهم إلى ذلك. |
| nefretle dolu olduğumu ama bunu kontrol altında tutabildiğimi söylerdi. | Open Subtitles | قال بأنني مليء بالكراهية ولكن يمكن أن تبقى تحت السيطرة |
| nefretle doluyum beni bekleyen şeyin tadını çıkarıyorum. | Open Subtitles | أنا مفعم بالكراهية. أنا أستلذ بما ينتظرني. |
| Babana kin duyarak geri dönemezsin. Bunu yapamazsın. | Open Subtitles | أنت لا تستطيع الرجوع بالكراهية لأبّيك أنت لا تستطيع |
| O kanı sütlerine karıştırırsan nefrete nefretle karşılık vermiş olursun yalnızca. | Open Subtitles | اذا خلطتي تلك الدماء في حليبهم عليك فقط أن تدفعي ثمن الكراهية بالكراهية |
| Onu öldüren asıl şeyin fakirlik olduğunu bilmeyen, nefret dolu bir baba. | Open Subtitles | مع رجل عجوز مليء بالكراهية ولم يعرف أن فقره هو ما كان يقتله |
| O kadar nefret dolusun ki, herkesi dövmek istiyorsun; kırbaçlanıp, kovalandın diye. | Open Subtitles | مليء بالكراهية تريد أن تقاتل الجميع لأنك تعرضت للجلد و طاردك كلاب الصيد |
| Bana ihtiyacın yok, tatlım, içindeki nefret seni yönetmeye yeter. | Open Subtitles | لابد أن أعترف لكِ يا عزيزتي أنا معجبة بالكراهية التي تقودكِ |
| Seni beyinsiz,... ..burnu büyük,... ..nefret ve öldürme hayallerinle. | Open Subtitles | أنت اللغز انت غريب قليل بأحلامك بالكراهية .. |
| Bedford'u, gerçek Bedford'u, tanıyamadık. nefret dolu, hınçlı, kemiklerine kadar yobaz. | Open Subtitles | كانت مجهولة لنا , رجل مملوء بالكراهية و الحقد و الرغبة فى |
| O gözler nefret ve ölümle, büyük bir kuvvet ile doldu.. | Open Subtitles | العينان المليئتان بالكراهية والموت، اللتان تشتاقان إلى القوة |
| Ama niye böyle nefret, kan, delik deşik organlar dolu kabuslar görüyorum? | Open Subtitles | لكن. لماذا أعاني من كوابس؟ مليئ بالكراهية و الدم و الحقد |
| Başkalarından nefret etmezler. | Open Subtitles | فهُم لا يشعرون بالكراهية تجاة الآخرون لذلك لن يكون هُناك اي قتال |
| Tanrı'nın sizleri yaşayan diğer bütün canlılardan daha çok sevdiğini biliyorum ve onun ilahi sevgisinin karşılığını günah nefret, ahlaksızlık ve kötülükle verdiniz. | Open Subtitles | ..اعلم ان الاله قد ميزك قليلا عن المخلوقات الاخري ..وانتم دفعتم ثمن الحب بالخطئية بالكراهية والفساد والشر |
| Nörolojik açıdan konuşacak olursan beyninin insanlardan nefret etmeni sağlayan kısmı beyninin insanları sevginle boğmak istemeni sağlayan kısmın hemen yanına konuşlanmış durumdadır. | Open Subtitles | الجزء البشري في العقل الذي يتحكم بالكراهية موجود مباشرة بجانب ذلك الجزء الذي يجعلك ترغبين بالقفز حباً على الشخص |
| Biliyorum. Beni bir daha görmeyecek. nefretle ayrılacak ama hayatta olacak. | Open Subtitles | ،لن يرغب في رؤيتي بعد ذلك .سيغادر مملوءً بالكراهية ولكن سيكون حياً |
| "Artık olmayan eski bir nefretle canını yaktım. | Open Subtitles | عذبتكِ بالكراهية القديمة التي لم تعد حقيقية |
| En sonunda beni incitip nefretle dolmama yol açtı. | Open Subtitles | .. في النهاية .. تسبب في إيذائي و ملأني بالكراهية |
| nefretle ve öfkeyle dolu bir anlamı olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | و كنت اعلم ان هذه الكلمة ممتلئة بالكراهية و الغضب |
| kin, savaş ve nefret ile birbirimizi yok etmeden önce başarılı olmak zorundayız. | Open Subtitles | لابد أن ننجح قبل أن ندمر أنفسنا بالكراهية والنزاعات والحروب |
| Bazılarınızın etrafta dolanıp bir şeyleri mahvetmesi nefrete teslim olmanız ve korkak maço fikirleriniz La Causa'nın çabalarını cidden sabote ediyor ve ben buna izin vermeyeceğim! | Open Subtitles | بهذا تتحدثون عن تخريب الأشياء تغذية الشعور بالكراهية التعامل بمنطق القوة |