| Ateş bükücülerle savaşırken Neşe bir işe yaramaz. | Open Subtitles | المتعة؟ لا يمكننا محاربة مسخرى النيران بالمتعة |
| - Merhaba Neşe. | Open Subtitles | أهلاً, بالمتعة! أهلاً, بالمتعة! أهلاً, بالمتعة! |
| Kesinlikle bundan zevk alıyorlar akranlarından da tarzları daha kötü. | Open Subtitles | وبكل تأكيد يشعرون بالمتعة وهم يؤثرون على أقرانهم بموضة تافهة |
| Beni yanlış anlama ama, gerçekten eğlenceli olabilir. | Open Subtitles | أي, لا تفهمني خطأ, يمكن أن تكون حقاً صرفت الإنتباه بالمتعة |
| Ama ben bunu yapmayacağım. Sana bu zevki tattırmayacağım. | Open Subtitles | و لكنني لن أفعل ذلك ، لن أدعك تشعر بالمتعة |
| Şimdi de işle eğlenceyi karıştıralım. Sana nasıl yardımcı olabilirim? | Open Subtitles | الآن , دعنا نخلط العمل بالمتعة كيف لي أن أساعدك؟ |
| Bu zavallı çocuklar bugün Eğleniyor, peki ama yarın da eğlenecekler mi? | Open Subtitles | أولئك الفقراء سيحظون بالمتعة اليوم ولكن ماذا عن الغد؟ |
| Evet. Gördünüz mü barımız eğlence ve özgürlük üzerine kurulu. | Open Subtitles | نعم، كما تراء حانتنا متعلّقة بالمتعة و الحرية |
| Güle güle çocuklar, okulda iyi eğlenceler. | Open Subtitles | وداعاً .. يا رفاق , احظوا بالمتعة في المدرسة |
| Eğlenceyle alâkalı değil. | Open Subtitles | ليس للأمر علاقة بالمتعة |
| Belirtmek istediğim ikinci ve son nokta şu ki -- ve aslında TEDMED'in teması bu -- Neşe sağlığınız için o kadar önemli ki, bu davranışlardan çok azı benimle kalacak içlerinde biraz zevk ve Neşe duygusu barındırmadıkça. | TED | و النقطة الثانية التي اريد ان اتحدث عنها و هي الاخيرة و قد كانت شعاراً لأحد مؤتمرات تيد الطبية هي ان الفرح و السعادة امرٌ مهم جداً لصحتك وهذه التصرفات القليلة سوف استمر بها الا لو لم تكن تحوي احساساً بالمتعة في طياتها |
| "Merhaba Neşe" Merhaba Neşe. | Open Subtitles | "أهلاً, بالمتعة" أهلاً, بالمتعة |
| - Merhaba Neşe. - Merhaba Neşe. | Open Subtitles | أهلاً, بالمتعة أهلاً, بالمتعة |
| sadece öğreniyor, yaşıyor ve zevk alıyorsunuz. | TED | ومن ثم تتعلم وتعيش فعلًا وتشعر بالمتعة. |
| Yalnızca zevk ile idare edilseydik hayatta kalamazdık. | TED | فلو كنا فقط محكومون بالمتعة فأننا لن نبقى على قيد الحياة. |
| Hangi aktivite sana diğerlerinden daha fazla zevk veriyor? | Open Subtitles | ما النشاط الذى يُعطيك احساساً بالمتعة أكثر من غيره؟ |
| Yeniden eş olmayı öğrenebileceğimiz eğlenceli bir yerdi. | Open Subtitles | لقد كان مكان يمكن أن نحظى فيه بالمتعة, و التعلم كيف نكون زوجان مجدداً. |
| Bazı günler aktris olmaya çalışmak, eskisi kadar eğlenceli gelmiyor. | Open Subtitles | بعض الأيام لا أشعر بالمتعة في أن أصبح ممثلة |
| Onun şu, iş ve zevki karıştırmamak ve iş yerindeki bir insanla sadece arkadaş olabilmek konusundaki kurallarını kesinlikle anlayamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهمها و لا كل هذه القوانين ليس بإمكانك خلط العمل بالمتعة وليس بمقدورك سوى أن تكون صديقًا للرجل الذي تعمل لديه |
| Hey manyak herif, içerideki eğlenceyi biliyorum." Birazcık dans et, birazcık seviş. | Open Subtitles | أيها الرجل المجنون! أعلمُ أنكَ تحظى بالمتعة هناك هل يمكنني تقديم طلب؟ |
| - Çığlık atmıyor, uluyor. Eğleniyor. | Open Subtitles | لا تصرخ، بل إنّها تعوي، إنّها تنعم بالمتعة. |
| Yeni bilgiler ya da bir bulmacayı çözme güdüsü öğrendiklerinde, keyif duyduklarını söylemeleri olasıdır. | TED | إنهم أكثر ميلاً للقول بأنهم يشعرون بالمتعة عند تعلم معارف جديدة أو إذا توجب عليهم حل مشكلة. |
| Seksin günah olduğuna inandığımızdan değil, dünyevi zevklerle meşgul olmak, bizi yoldan ayırdığı için. | Open Subtitles | ليس لأننا نؤمن أن الجنس إثم بل لأن الانهماك بالمتعة الدنيوية تحرفنا عن السبيل |
| eğlenmiyor musunuz? Ben eğleniyorum. | Open Subtitles | الا تحظي بالمتعة ، انا أحظي بالمتعة |