| İçinde hayal ettiğimden çok çok daha fazla değerli taş vardı. | Open Subtitles | بداخله من الجواهر اكثر ممما يمكن ان تتخيله او تحلم به |
| İçeri girdik, sonra o madeni şey açıldı, içinde ölü adam vardı. | Open Subtitles | لقد كنا بالداخل وهذا الشىء المعدنى أنفتح وكان هناك رجلاً ميتاً بداخله |
| Şu su bardağını görüyor musun? Dişlerini onun içinde tutuyor. | Open Subtitles | هل ترى كأس الماء الذي هناك انها تبقي أسنانه بداخله |
| Ama bu bina, içindeki herkesi ve kanıtları yok edebilmek için bombalarla sarılı. | Open Subtitles | لكن هذا المبنى يحتوي على قنابل وضعت بداخله لتدمير أي و كل دليل |
| Askeri kamyonlardan sinir gazı çalınmış. Onun içine koymuş olabilirler. | Open Subtitles | ربما حشوها بداخله أنت تعلم ماذا يعني هذا، أليس كذلك؟ |
| Ve içinde bulunduğunuz boş mağaradan çıkacak bir aktör olarak yeniden doğacaksınız. | Open Subtitles | وعندّها ستخرج من الكهف الذي أنت بداخله .. وستلد من جديدٍ كتابع |
| Evin içinde çığlık atıldığını duydum ve suç işlenmek üzere olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | لقد سمعت صراخ من ذلك المنزل لذلك إشتبهت فى وقوع جريمة بداخله |
| Çünkü şeytan sadece vücudu ele geçirmez, onun içinde de saklanabilir. | Open Subtitles | حتى لا يحتوي بالجسم وحسب, غير أنّ الشرّ قد يترصّد بداخله. |
| Bir sonraki dolunayda içinde kalan son insan parçasına da veda etmiş olacak. | Open Subtitles | في إكتمال القمر التالي ، سيقول وداعاً على الجزء البشري الصغير الذي بداخله |
| İçinde bu metal böceklerin olduğu doğum öncesi hapları bulduk. | Open Subtitles | وجدنا دواءً لما قبل الولادة، يحوي حشراتٍ معدنيّةٍ مخيفةٍ بداخله. |
| orada gördüm ki bu büyük son süre içinde birisi oldu | Open Subtitles | هذه عظيم المرة الأخيرة التي رأيته بها كان هناك شخص بداخله |
| İçinde yasal dokümanlar yoksa çok sağlam bir ceza yiyeceksin. | Open Subtitles | واذا لم يكن بداخله وثائق تخص المحكمه سوف اضطر لتغريمك |
| İçinde yasal dokümanlar yoksa çok sağlam bir ceza yiyeceksin. | Open Subtitles | واذا لم يكن بداخله وثائق تخص المحكمه سوف اضطر لتغريمك |
| Tetiği çekmek için öylesine korkuyordu ki. Adamın içinde yok. | Open Subtitles | لقد كان خائف للغاية من سحب الزناد لم يكن بداخله |
| Parlamento binasını, içindeki kral ve diğer parlamenterlerle birlikte havaya uçurmaya çalışmış. | Open Subtitles | حاول أن يفجر البرلمان و الملك و اللوردات و الحكومة كلها بداخله |
| Doğru da olacak, çünkü içindeki ürünün kalitesini vaat edecek. | Open Subtitles | و سيكون حقيقياً ، لأنه سيعد بجودة المنتج الذي بداخله |
| Onun içine koymuş olabilirler. Bu ne demek, biliyor musun? | Open Subtitles | ربما حشوها بداخله أنت تعلم ماذا يعني هذا، أليس كذلك؟ |
| Bana anahtarı bulmak için seramik kurbağanın içine bakmam söylendi. | Open Subtitles | أنتي أخبرتنا أن نبحث عن ضفدع خزفي مع مفتاح بداخله |
| Tüm bildiğim, orada altı saat geçirmiş olmam ve hala hayatta olmam. | Open Subtitles | كل ما أعلمه بأنني قضيت ست ساعات بداخله ومازلت على قيد الحياة |
| Ve sadece bir fotoğraf detektörünün entegre edilmesi değil, ayrıca içeride kamera kullanabiliriz. | TED | وليس فقط ادماج كاشف ضوئي هنا لكن ربما يمكن استخدام الكاميرا الموجودة بداخله |
| Söylemeyi unuttum, barajı siz içindeyken patlatacağım. | Open Subtitles | نسيت أن أخبركم بأني سأفجّر السدّ وأنتم بداخله. |
| Biliyorum buna dokunmam biraz garip ama bu onun kakası ve az önce içindeydi. | Open Subtitles | أعلم انه يبدو غريبا أن ألمسها لكنها كانت لتو بداخله |
| Aslında hayat bu içini görmek istediğimiz bir Gizem Kutusunun parçası. | Open Subtitles | إنه جزء من غموض الصندوق الذي نتمنى أن نرى ما بداخله |
| - İçinde bomba olan bir kuş kafesi. | Open Subtitles | قفص طيور بداخله قنبله عزيزتى, لم يمكننى.. |
| Sonradan 102 yaşında tekrar evlendi ve işte, içi yaşam enerjisiyle dolu biriydi. | TED | فقد تزوج بعد ذلك مرة أخرى في سن ال102، إذن، كان لديه كم هائل من الطاقة بداخله. |
| Ara sıra darbe alır ve içinden bir parça kopardı. | Open Subtitles | بين الفينة والأخرى، وهو يتعرض للضرب كان ينضرم بداخله شيئًا |
| Pencereleri yok ve içerisinde ne olduğunu göremiyorum. | Open Subtitles | لا يوجد نوافذ فلا استطيع ان اري ما بداخله. |