Bugün benim savunduğum tez, duvarlar inşa etmek yerine güvenliği sağlamak için köprüler inşa etmemiz gerektiğidir. | TED | أطروحتى لكم اليوم هى، بدل أن نبنى جُدرًا من أجل الأمن والحماية، نحن بحاجة لأن نبنى جسورًا |
Ancak bu küçük yengeç aramaya devam etmek yerine oturup beklemeyi seçiyor. | Open Subtitles | لكن بدل أن يستكمل بحثه يستقرّ هذا السرطان الصغير منتظرًا |
İthalat miktarlarını bir trilyon won'a yükselttikleri ve raporları Mavi Saray'a* gönderdikleri gün, bu şirketin kurucusu bir madalya kabul etmek yerine, [*mavi saray = Kore'nin beyaz saray'ı] | Open Subtitles | في يوم ما، نجحت الشركة في تحقيق تقدم في صادراتها يقدر بـ مليار وان، فأرسل منشئ الشركة إلى البيت الأزرق لكن بدل أن يتلقى ميدالية قال، |
Ama duman olarak çekmek yerine yerlerse nefesleri açılır, egzersiz yapmalarına yarar. | Open Subtitles | لكن منطقيا إذا كانوا يأكلون بدل أن يدخّنوا.. يمكنهم التنفس بطريقة أسهل.. , إذا قرروا أن يتمرّنوا. |
Açlık çekmek yerine, beyefendiler, hanımefendiler olarak büyüyecekler. | Open Subtitles | بدل أن يموتو جوعا يكبروا ليصبحوا سيدات و سادة محترمين |
Şimdi büyük bir kahraman olmak yerine büyük bir iğrençliğin içine geri döndüm. | Open Subtitles | الآن بدل أن تكوني البطله الكبيره لقد عدت لأكون الفاشل الأكبر |
Fakat, Ivy, tatlım, kavga etmek yerine, | Open Subtitles | ولكن, آيفي, عزيزتي بدل أن تفتعلي مشكلة |
Dolayısıyla, çok sevdiğim bu ülkenin başkanı olmak yerine Birleşik Devletler başkanının arkasındaki adam oldum. | Open Subtitles | وأعاشر الرجال، لذلك بدل أن أكون رئيس هذه البلاد التي أعشق، أكون الرجل، |
Bir sorunla karşılaşırsak da direkt kötü olmak yerine, bir hata bulduk deriz ve sonra da düzeltilmesi için rapor ederiz. | Open Subtitles | وإذا واجهتنا أية عقبة يمكننا القول أننا اكتشفنا خطأ في البرنامج بدل أن يستاء أحدنا من الآخر ثم نقوم بالإبلاغ عن هذا الخطأ حتى نتمكن من إصلاحه |