| Dükkan sahibi de size soğan, aspirin ya da ciklet gibi şeyler vermeye çalışır... çünkü bozuğu yoktur. | TED | يعطونك بالمتجر أشياء كـ بصلة أو أسبيرين، أو قطعة علكة، بسبب أن ليس لديهم فكة. |
| Ama bir gün İris, soğan adında bir kızla tanışır. | TED | ولكن في يوم من الأيام تقابل فتاةً تدعى بصلة. |
| soğan, parlak pembe ceketinin içinde çok güzel görünmektedir ve çok da kötü kokmaktadır. | TED | تبدو بصلة رائعة الجمال بكنزتها الأرجوانية الزاهية ورائحتها رائعة. |
| İkimiz de bu akşam olanların şansla alakası olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | كلانا يعلم أن ما أنجزتَه الليلة لا يمُت للحظّ بصلة |
| FTP 1984 İzleyeceğiniz hikâye kurgusaldır, gerçek kişi ve kurumlarla alakası yoktur. | Open Subtitles | الأحداث التالية،من نسّج الخيال ولا تمُتّ، لأي أحداث أو أشخاص حقيقيين بصلة... |
| Ve o delinin bizimle, hayatımızla ya da çocuğumuzla bir ilgisi yok. | Open Subtitles | و تلك المجنونة لا تمتّ لنا أو لحياتنا أو لطفلنا بصلة حسناً؟ |
| Eğer İris, soğan her ceketini çıkardığında zarar görecekse ve ağlayacaksa, ilişkiyi devam ettiremeyeceklerini bilmektedirler. | TED | كلاهما تعلمان أنهما لا يمكنهما الاستمرار في علاقتهما إذا كانت أيريس ستتأذى وتبكي في كل مرة تخلع فيها بصلة كنزتها. |
| soğan ile işlerin iyiye gitmemesine üzüldüm, İris ama merak etme, | TED | نأسف لأن الأمور لم تسر على ما يرام مع بصلة يا أيريس ولكن لا تقلقي. |
| Önemli olan belimde bir soğan olmasıydı... ki bu o zamanın modasıydı. | Open Subtitles | .. نعم أهم شيء أن كان لديّ بصلة على حزامي وذلك كان صرعة بذلك الوقت |
| Canım gofret istedi ama önce pratik yapmak için soğan çaldım ve tutuklandım. | Open Subtitles | ولكننى إعتقدت أنه يجب على التدرب أولا على شيئ لا أحبه لذا سرقت بصلة ولكن تم الإمساك بى |
| Bir soğanın yarısı çürürse, o soğan çürümüş demektir. | Open Subtitles | اذا تعفنت نصف بصلة بالسواد ستفسد كل حبة البصل |
| Acı biber gibi sert biri olsam da ben sarımsak baba ile soğan anneden doğdum. | Open Subtitles | بالرغم من أن طباعي كالبهارات الحارة ومولود من أب ثومة وأم بصلة |
| Ama adil olursak, usta bir hırsızın iki düzine küflenmiş soğan çalmasını engelledin. | Open Subtitles | لكن لكي أكون منصفاً، أنّكِ أعتقلتِ مجرماً الذي سرفة عشرون بصلة متعفنة. |
| Oraya çıkıp kendi gözlerinizle gördüğünüzde, atmosferin ne kadar ince olduğunu, dünyanın etrafında bir soğan zarı gibi olduğunu anlıyorsunuz. | Open Subtitles | لكن عندما تذهب للأعلى وترى الأمر بأم عينيك ما مدى كثافة غلافنا الجوي قشرة بصلة رقيقة محيطة بالأرض |
| You're carrying Iow Ve senin burnun soğan gibi. | Open Subtitles | لأن بطنكِ لأسفل وأنفكِ على شكل بصلة |
| Haşhaş tohumları kalmamış, o yüzden sana soğan aldım. | Open Subtitles | نفذت منهم النباتات، فأحضرت لك بصلة |
| Ben ile aramda olanların seninle veya sana olan hislerimle alakası yoktu. | Open Subtitles | ماحدث بيني وبينه لا يمت لك بصلة او مشاعري نحوك |
| Ama bunun şimdi burayla ne alakası... bunun kesinlikle seninle ilgili olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | ولكن لا علم لي بصلة ما حدث بما تفعله الآن تعلم تمامًا علاقتك بالأمر. |
| Bence tüm bu kasvetinin son başarısızlığınla alakası yok. | Open Subtitles | أتعلم ما أظن؟ كل هذه الكآبة، لا تمت لفشلك بصلة |
| Centilmen olmanin aksanla hiçbir ilgisi yoktur. | Open Subtitles | أن تكون رجلٌ نبيل لا يُمت بصلة لنوع لهجتك |
| Bu bütçe kısma saçmalığının hayat kurtarmakla bir ilgisi yok. | Open Subtitles | إن سياسة ضغط النفقات الجنونية هذه لا تمت بصلة إنقاذ الأرواح. |
| Centilmen olmanın aksanla hiçbir ilgisi yoktur. | Open Subtitles | أن تكون رجلٌ نبيل لا يُمت بصلة لنوع لهجتك |