| Güvenlikçilerden biri sizin aceleyle çıktığınızı söyledi bana. | Open Subtitles | احد الحراس اخبرني أنه شاهدكم تغادرون بعجلة |
| Dün gece aceleyle ayrıldım bir güle güle deme fırsatım olmadı. | Open Subtitles | مرحباً, لقد غادرت بعجلة الليلة الماضية لم أحصل على فرصة لقول الى اللقاء |
| Ağzınla acele etme, ve yüreğin söz söylemeye tez olmasın; | Open Subtitles | لا تجعل الكلمات القاسية تخرج منك، ولا تدع قبلك يقرر الأمور بعجلة |
| O kadar güvenliyse niye hiç kimse oraya gitmek için acele etmiyor? | Open Subtitles | إن كان المكان آمنا جدا,لماذا لسنا بعجلة لنصل إليه؟ |
| 26 yaşındayım. acelem yok. Sana ne oluyor? | Open Subtitles | أنا فقط 26 سنة وأنا ليس بعجلة من أمري لماذا أنتِ مستعجلة؟ |
| Kang Sang In'in cezalandırılması konusunda neden bu kadar aceleci ve endişeli davranıyorum biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعلم لما أنا قلقٌ جدًا بشأن تنفيذ عقوبة كانغ سانغ إن بعجلة شديدة؟ |
| Elimdeki son prometyum çipi bu sabah aldılar. Karşılığında da yepyeni bir tekerlek verdiler. | Open Subtitles | لقد أخذوا النواة الأخيرة هذا الصباح و بادلوها معي بعجلة جديدة |
| Araç kazalarının çoğunda görülür muhtemelen direksiyona başını çarpmaktan olmuştur. | Open Subtitles | هذا يحدث في كل حوادث السيارات إلى حد ما من الإرتطام بعجلة القيادة |
| Bir adamları eksikti ve aceleyle çıkmaları gerekiyordu. | Open Subtitles | لقد كان ينقصهم رجل و كان يجب أن يخرجوا بعجلة |
| Her yengeç aceleyle sıranın başındaki boşalan kabuklara giriyor. | Open Subtitles | يتحرّك كل سرطان بعجلة نحو الصدفة التي يُشغرها السرطان أمامه في الصف |
| Albay Hohlback aceleyle çıkmış gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أن الكولونيل هوهل باك رحل بعجلة |
| Yani, Sam yumruk yiyor, ve hemen ardından aceleyle New York'a gidip, binayı almak için elinden geleni yapıyor. | Open Subtitles | إذن تعرّض (سام) للكم، وبعد فترة وجيزة، يذهب بعجلة إلى (نيويورك)، -يُحاول الحصول على تلك الملكيّة بإهتياج . |
| Dün alel acele buraya neden geldiğini biliyor musunuz? | Open Subtitles | -أيّ فكرة لمَ قدم بعجلة إلى هنا البارحة؟ |
| No Ve ben de herhangi bir acele değilim. | Open Subtitles | لا . و لست بعجلة أيضاً |
| Biri acele oldu. | Open Subtitles | لقد كان هناك شخص بعجلة |
| Biraz acelem var da. Bir yere yetişecektim. | Open Subtitles | إنّي بعجلة من أمري يتحتّم عليّ الذهاب لمكان ما |
| acelem var biraz nedeni buydu. acelem var. | Open Subtitles | لأنني بعجلة هذه كل ما في الأمر، أنني بعجلة. |
| - Aslında evet, acelem var. | Open Subtitles | في الحقيقة, أجل, أنا بعجلة من أمري |
| aceleci olduğunuzda, işaretler hakkında seçici olamazsınız. | Open Subtitles | عندما تكونين بعجلة ، لا يمكنك أن تكونيصعبةالإرضاءبشأنالإشارات. |
| Çok aceleci davranma diyorum sana. | Open Subtitles | انني فقط لا اريدك ان تتصرفي بعجلة حسنا؟ |
| Vücudumdaki her bir damar bana tekerleği yeniden icat etmeye kalkarsak elimize kare bir tekerlek geçeceğini söylüyor. | Open Subtitles | وكل شيء بداخي يخبرني إننا إن حاولنا أختراع العجلة هنا سينتهي بنا الأمر بعجلة مربعة |
| Jetgillerdeki Rosie gibi yerine tekerlek takabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني أن أستبدلها بعجلة مثل "روزي" من مسلسل " ذا جيستونز"؟ ( مسلسل " ذا جستون " مسلسل كرتوني في الستينات ) |
| Şoför, kendini direksiyona kelepçele. Üstten ve alttan. Dediğimi yap. | Open Subtitles | أيها السائق، أريدك أن تقيد نفسك بعجلة القيادة من فوق وتحت، هيا الاَن |
| Ve sonra direksiyona sen geçtin ve onu doğruca Washington'a götürdün. | Open Subtitles | ثم انت امسكت بعجلة القيادة وقدت بها مباشرة الى العاصمة |