| Beyler, sırayla paylaşırız dedik ama sanırım pratikte burada kalması kaçınılmaz olacak. | Open Subtitles | يا سادة أعرف أننا قلنا سنأخذه بالتناوب و أظن أنكم ستقبلون بهذا لكن هذه الجزئية تفرض بقائه هنا |
| Onu burada hiç istemedim, ama sen kalması için ısrar ettin. | Open Subtitles | لم اكن أرغب به هنا ، لكنك أصرّيت على بقائه |
| Onun burada kalması pahalıya mal oluyor. Kiralık adamlarım da. | Open Subtitles | بقائه يكلفني الكثير، وكذلك رجالي |
| Bitkisel olarak hayatta kalma şansı yüzde 15. | Open Subtitles | واحتمال بقائه حياً كذلك قد لا تتجاوز الخمسة عشر بالمائة |
| Babam bana polis olmanın en zor yanı... birinin ölmesi ve yaşaması arasındaki fark olduğunu bilmektir. | Open Subtitles | والدي أخبرني أصعب جزء بأن تكون شرطياً هو أن تعلم أنك ستكون المسؤول عن موت الشخص أو بقائه حياً |
| Burada bu kadar uzun kalabilmesine şaşıyorum. | Open Subtitles | أتعجب من بقائه هنا كل هذه المده |
| Burada kalması da dünyanın sonunu getirecek değil ya. | Open Subtitles | ولا أعتقد أن هناك مشكلة من بقائه هنا. |
| kalması ve bir eş daha alması yönünde oyumu kullanıyorum. | Open Subtitles | أصوت على بقائه وأن يتخذ زوجة أخرى |
| kalması için iki nedeni var. | Open Subtitles | هناك سببان لوجوب بقائه. |
| Hayatta kalması şaşırtıcıydı. | Open Subtitles | بقائه كَانَ مُدهِشَاً.معجزة. |
| Neden kalması gerek, anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم سبب بقائه هنا |
| Dinle, bil diye söylüyorum, onun kalması aleyhinde oy kullandım. | Open Subtitles | لعلمك، لم أوافق على بقائه |
| Bu Bay Assaf'ın ağır suçunu, kabahate çevirecek ki böylelikle ülkede kalması için bir sorun kalmayacak. | Open Subtitles | هذه الحجة تقلل من جناية السيد (عاصف) إلى مخالفة والتي تعني بقائه هنا بالبلاد |
| Tek söyleyebileceğim beslenildiği her defasında hayatta kalma ihtimali çok azalıyor. | Open Subtitles | كل ما يمكنني إخبارك به أنه في كل ،مرة يتغذى فيها الشبح عليه فرص بقائه حياً تنقص على نحو خطير |
| Evde kalma ihtimali yok değil mi? | Open Subtitles | من المستحيل بقائه في المنزل، صحيح؟ |
| Öyle bir emerdim ki ağzımda yaşaması için para verirdin. | Open Subtitles | واقوم بلعقه بقوه ربما سيتوجب عليك دفع ايجار لمده بقائه داخل فمي |
| yaşaması bir mucize. | Open Subtitles | -انها معجزه بقائه على قيد الحياه |
| Orada yaşaması kötü bir şeymiş gibi geliyor, biliyorum. | Open Subtitles | اعرف ان بقائه هناك يبدو سيئاً |
| Burada bu kadar uzun kalabilmesine şaşıyorum. | Open Subtitles | أتعجب من بقائه هنا كل هذه المده |