| Seni bir daha buralarda dolaşırken görürsek bunun sonuçları olacak. | Open Subtitles | إذا رأيناكِ تتجولين هنا مرة أخرى فسيكون هناك عواقب |
| Seni tekrar buralarda dolaşırken yakalarsak, bunun sonuçları olacak. | Open Subtitles | إذا رأيناكِ تتجولين هنا مرة أخرى فسيكون هناك عواقب |
| Neden Etrafta suratına çene asılmış biri gibi dolaşıyorsun? | Open Subtitles | حول ماذا تتجولين مَع الذي علّقَ نظرةَ على وجهِكَ. |
| Zengin insanlarla dolaşıp, ne almaları gerektiğini falan mı gösteriyorsun? Evet. | Open Subtitles | تتجولين مع الناس الأغنياء وتخبرهم ما يشتروا؟ |
| Sadece ortalıkta salındığını ve insanların sana baktığını sanıyordum. | Open Subtitles | إعتقدت بانك تتجولين بالانحاء وعيون الناس مسلّطة عليكِ أنت |
| Matteo senin Venedik'te külotsuz dolaştığını biliyor mu? | Open Subtitles | في فينيسيا أيضاً تتجولين دون كيلوت |
| Son dakika alışverişi filan yapıyorsundur takılıyorsundur diye düşündüm. | Open Subtitles | اعتقدتأنكبالخارجتتسوقين... أو تتجولين , كما تعلمين |
| Seni çılgın kıyafetlerinle ya da çıplakken müştemilatta dolaşırken izleyip sonra da seninle yapmak istediklerimi yapamadan yaşamak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع مشاهدتك تتجولين حولي في فساتينك الجنونية |
| Seni, neredeyse ölüyorken, çalıştığı kasabanın oralarda dolaşırken buldu. | Open Subtitles | لقد وجدتكِ تتجولين بخارج البلدة التي كانت تتمركز بها على وشك الموت |
| Sokaklarda dolaşırken Katie ve Britney'yle mi taşınacağını sanıyorsun? | Open Subtitles | أتعتقدين حقاً أنك ستقابلين كيتي وبريتني وأنت تتجولين في الشوارع؟ |
| Bir saat önce, seni kalbinden bıçakladım, henüz hala Etrafta dolaşıyorsun. | Open Subtitles | قبل ساعه طعنتك في قلبك وانت الان تتجولين |
| Böyle koruma olmadan Etrafta gezerken ölmüş olman gerekirdi. | Open Subtitles | كان يجب أن تموتي أنتِ تتجولين بدون حماية |
| Ya da farkına varmadan süpermarketlerin koridorlarında dolaşıp eşofmanlarınızın ücretsiz numunelerini aşırırsınız. | Open Subtitles | وشيء آخر ، قبل أن تعرفيه تتجولين في ممرات المحلات التجارية ، تبحثين عن عينات مجانية لإستسلامك |
| Etrafta dolaşıp "pişt, uyuşturucu var" mı diyeceksin? | Open Subtitles | تتجولين في الجوار "همسة , المخدرات هنا ؟ " |
| Kokain laboratuvarındaki patlamadan bu yana her şey yolundaymış gibi dolaşıyorsun, ama değil. | Open Subtitles | لا، أنتِ لم تسمعيه. منذ إنفجار مختبر المخدرات، كنتِ تتجولين |
| Büyükanne gecenin bu saatinde ortalıkta dolaşma. | Open Subtitles | ..جدتي لماذا تتجولين في وقت متأخر جداً من الليل |
| Geceleri sık sık evin içinde dolaştığını biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنكِ تتجولين في أرجاء المنزل ليلاً |
| Son dakika alışverişi filan yapıyorsundur takılıyorsundur diye düşündüm. | Open Subtitles | اعتقدتأنكبالخارجتتسوقين... أو تتجولين , كما تعلمين |