| Sonra da harf hatlarını çevreleyen boş alanın görüntüsü yaktığı filme mi çıkar? | Open Subtitles | والمساحة الفارغة التي تحيط خط الطباعة ستحرق الصورة إلى فيلم ؟ هذا بالضبط |
| Rose çiftliğini çevreleyen dikenleri telleri kullanarak da yaptı bunu. | Open Subtitles | وفعلت ذلك مجدداً على الأسلاك التي تحيط بمزرعة آل روز |
| Belki de eskiden gölün etrafında çevreleyen güzel tepelerin hatıraları onları kalmaya zorluyor. | Open Subtitles | أو ربما عدم الرغبة في خسارة ذكرى تلك التلال الجميلة التي تحيط بالبحيرة |
| Herşeyden önce, o bölge uyuşturucu... trafiğinin aktığı gecekondu mahalleleriyle çevrili. | Open Subtitles | المكان تحيط به أحياء الفقراء المنطقة مملوكة من قبل تجار المخدرات |
| Ve yaptıkları şey müzenin ziyaretçilerini saran boşluğun kalitesini artırmak üzere dahili inşa elementi yaratmaktı. | TED | وما فعلوه انهم أنشأوا مبنى متكامل من اجزاء لتحسن مدى المسافات والمساحات التي تحيط زوار المتحف. |
| Bizi her zaman çevreliyor, aynı bu odada soluduğumuz hava gibi. | TED | انها تحيط بنا في جميع الاوقات, تمام مثل الهواء الذي نتنفسه في هذه الغرفة. |
| Kilise malının etrafındaki arazi ve binaları satın aldılar, ve yıktılar. | Open Subtitles | فقد إشتروا الأرض والمبانى التى تحيط بملكية الكنيسة و هدموها كلها... |
| Fırtınanın yaklaştığını biliyorsunuz, set kırılmış ve kimse ortaya para koymuyor, siz de evinizin etrafını kum torbalarıyla çevreliyorsunuz. | TED | أنت تعلم بقدوم عاصفة، السور محطم، لا أحد يقوم باصلاحه، تحيط منزلك بأكياس الرمل. |
| Programı çevreleyen aşırı gizlilik yüzünden her türlü kötüye kullanım söz konusuydu. | Open Subtitles | بسبب السرية الشديدة التي تحيط البرنامج، كان هناك الكثير من التجاوزات. تعذيب؟ |
| Onu çevreleyen bulutlar atomun tek elektronunun dolaşmasına izin verilen alandır. | Open Subtitles | السحب التي تحيط بها هي العوالم التي يجوبها إلكترون الذرة الوحيد |
| yersizler. Burayı çevreleyen kavurucu çöl ile karşılaştırırsak, bu insanlar da öyle. | TED | على النقيض من الصحراء الحارقة التي تحيط المكان، وكذلك هؤلاء الناس. |
| Aslında o kadar da kötü sayılmaz. etrafında bir sürü dağ ve bol güneş olacak. | Open Subtitles | فإنهلنيكونسيئآللغايه، التلال تحيط بك من كل مكان والكثير من الشمس |
| Kurumuş kan kokusu, birbirinin etrafında dönen, kirli, çıplak ayak izleri, kızarmış tavuk gibi kokan bu eski ter, önceki gece yapılan dövüşün yerde bıraktığı ılık his. | Open Subtitles | رائحة الدم الجاف أثار الأقدام العاريه تحيط ببعضها بعض رائحة العرق المعتق كرائحة الدجاج المقلي |
| Başaramayacağını düşündüğün şeyleri yapmanın en hızlı yolu etrafının bunu başarmış insanlarla çevrili olmasıdır. | TED | أسرع طريقة لتقوم بأشياء لا تظنها ممكنة، هي أن تحيط نفسك بأشخاص يقومون بها بالفعل. |
| Gezegenimizin Kuzey Yarım Küre'sinde bulunan Arktik tamamen karayla çevrili bir okyanustur. | TED | القطب الشمالي يقع في النصف الشمالي من كوكبنا وهو عباره عن محيط تحيط بها اليابسة من جميع الجهات. |
| Tek yapmamız gereken, etraflarını saran engelleri yok etmekti ve biz de bunu yapmaya karar verdik. Ancak daha sonra biz | TED | كل ما يتوجب علينا فعله هو إزالة تلك الحواجز التي تحيط بهن و هو ما قررنا فعله. |
| Hotch, bu tüpler patlayıcıyı çevreliyor. | Open Subtitles | هوتش, هذه الانابيب تحيط بما سيكون العبوة المتفجرة |
| - O güne kadar köyün etrafındaki tarlaların, tepelerin ötesine geçmemiş olan ben... | Open Subtitles | وأنا الذي لم أذهب أبداً لمكان أبعد من التلال التي تحيط بقريتي |
| Köyümüzün etrafını saran ormanda yaşayan acımasız canavarlar. | Open Subtitles | الوحوش الشرسة التي تعيش في الغابة تحيط بقريتنا |
| Bu küçük çocuk erkeklerin kulübelerini kuşatan kutsal tarlalardan hiç bir zaman dışarı çıkmayacak, ta ki kabul yolculuğuna başlayana kadar. | TED | هذا الصبي لن يغادر أبداً الحقول المقدسة التي تحيط بسكن الرجال دائماً حتى يبدأ رحلة مبادرته |
| Orman insanları çevreler ve insanlar ormandan doğarlar. | Open Subtitles | الغابة تحيط بالبشر وتعطي الغابة الحياة للبشر |
| Gezegeni kuşatmış bir savaş filom olsaydı eski bir bilgisayar virüsünü kaynağına kadar takip edebilirdim. | Open Subtitles | ولدي كل السفن تحيط بالكوكب أستطيع تحديد فايروس إلى مصدره بأقل من دقيقة |
| Eğer karaya çıkmak isterseniz, eğer yalnızca ayaklarının altında daha sağlam bir şey hissetmek isterseniz... ve ondan sonra eğer çevrende tanrıların müziğini artık duymuyorsan... | Open Subtitles | لو أنك قررت أن تتخلى عن أقدامك البحرية كى تشعر بشيئاً أكثر صلابة تحت قدميك حينذاك لن تسمع موسيقى الآلهة وهى تحيط بك |
| etrafımızda o kadar ölü insan resmi varken yaptığımız sevişmeyi hatırla? | Open Subtitles | هل تتذكرين حين ضاجعتك وكانت كل هذه الصور للموتى تحيط بنا؟ |
| Yunuslar ekip halinde çalışarak balıkları çevreliyorlar ve onları kıyıya doğru sürüyorlar. | Open Subtitles | يعملون كفريق، تحيط الدلافين بالأسماك، يدفعونهم نحو الشاطئ. |
| Ama çevremizdeki büyük, gündelik cisimleri tanımlamak için gerek değildi. | TED | ولكنك لا تحتاجها لكي تصف الاجسام الكبير .. والاشياء التي تحيط بنا |