| Bilmiyorum, o yüzden acaba numara mı yapıyor diye baktım. | Open Subtitles | أعرف, لذلك تفحصت لأرى إذا كانت مثلاً تزيف قلقها |
| numara yapıyor sanırım. Umarım mesajımı alırsın. | Open Subtitles | يبدو أنها تزيف الأمر إلهي, أتمنى ان تصلك الرسالة |
| Ayrıcalık konusunda numara yaptığını söylemiştik. | Open Subtitles | اتعلم لقد وصفناها بأنها تعرف كيف تزيف انها ثرية |
| Ama gerektiği için onlara Sahte ilgi gösteriyorsun, değil mi? | Open Subtitles | ؟ لكنك تزيف انك مهتم بهم لانك مضطر لذلك صحيح؟ |
| Bu çocuk birçok şeyde iyi olmayabilir ama bir krizi çok iyi taklit ediyor. | Open Subtitles | هذا الصبي ربما لا يكون جيد في العديد من الأشياء، لكنه بالتأكيد يستطيع تزيف التشنجات. |
| numaradan Sahte evraklar satmıyorsun veya numaradan Pentagon için çalışmıyorsun veya çok gizli casusluk organizasyonunda görev almıyorsun. | Open Subtitles | أنت لا تزيف بيع الاوراق المزيفة او تزيف عملا في وزارة الدفاع او تدير منظمة جاوسسية سرية |
| Tüm bunlar, bunca zamandır yalandan komada olduğun anlamına gelse bile... | Open Subtitles | حتى لو كان هذا يعني أنك تزيف هذا طوال الوقت |
| Uzun süre boyunca sadece ikimizin Jenna'nın numara yaptığını bilmesi nasıl mümkün oluyor? | Open Subtitles | كيف لنا أن يكون أنا و انت فقط كنا نعلم بأن جينا تزيف طيلة هذا الوقت ؟ |
| Kendini hapse attırdığını duyduğumda numara yapmadığını anladım. | Open Subtitles | عندما سمعت بأنك سلمت نفسك إلى السجن تأكدت بأنك لا تزيف الأمر |
| Kesinlikle bedava sınıf atlaması için numara yapıyor. Seni görüyorum, Wendy. | Open Subtitles | و من الواضح أنها تزيف الأمر حتى يتم ترقية مقعدها |
| Bunu hak etmiyor. Şu anda numara yapıyor. | Open Subtitles | إنها لا تستحق ذلك إنها تزيف إغمائها الآن |
| numara da yapmıyordun. Gidip Ralph'ı bakıcısından almam lazım. | Open Subtitles | لم تكن تزيف ذلك يجب أن أحضر رالف من المربية |
| - Bana numara yapıyor gibi geldi. | Open Subtitles | لم تبدو و كأنها تزيف هذا بالنسبه لي |
| İşe yaramıyor. numara yaptığını anlayabiliyorum. | Open Subtitles | الامر لن يستمر هكذا انت تزيف كل شىء |
| Galiba numara yapmakta fazlasıyla iyiyim. | Open Subtitles | أظن أني جيدة في تزيف الأمر |
| Sahte grafikler yapmana gerek yok. | Open Subtitles | ليس من الضرورى ان تزيف كلامك ليس عليك ذلك |
| Evet, saygıdeğer meslektaşımın söylemeye çalıştığı şey, o paralar Sahte. | Open Subtitles | نعم، ما يحاول زميلي المحترم أن يقول هو أننا نعرف بأنك تزيف المال |
| Sahte bir derse girdiğini öğrenince bana geldi ve akademik sahtekarlığın risklerini göstermek için bu komployu düzenledik. | Open Subtitles | عندما علم بانك تزيف صفاً أتى إلي و قمنا بتنظيم كل هذه المؤامره لتوضيح مدى سوء |
| Refleksleri taklit edemezsiniz efendim. | Open Subtitles | لا يمكنك تزيف أمراً لا إرادياً، سيدي |
| resimleri taklit mi ediyorsunuz onları gerçek gibi göstermek için? | Open Subtitles | أنت تزيف الصور وتمررها على أنها حقائق؟ |
| Aksanı taklit etmen lazım. | Open Subtitles | يجب أن تزيف لكنة |
| Bunu numaradan yapamazsın. | Open Subtitles | بالكاد تمالك نفسه لا يمكنه تزيف هذا |
| Sen de onların yalandan karını yalandan bir şekilde aldattığını düşünmelerini mi sağladın? | Open Subtitles | تجعلهم يظنون انك تزيف خيانة زوجتك المزيفة؟ |