| Benim için bu son iyiliği yap ona hak ettiği hayatı yaşatabilirsin. | Open Subtitles | أسدِ لي هذا الصنيع الأخير، و بإمكانك أن تمنحها الحياة التي تستحقّها. |
| Gerçekten onu benden daha çok hak ettiğine inanıyor musun? | Open Subtitles | هل تعتقد بكل صدق بأنّك تستحقّها أكثر من منّي؟ |
| Üstelik, sana hak etmediğini düşündüğün büyük bir hediye veriyor. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أنّها تهديك هديّةً عملاقةً لا تعتقد في داخلك أنّك تستحقّها |
| Hapı alırsan, onu hak etmiyorsun. | Open Subtitles | لو تناولتَ الحبّة فأنتَ لا تستحقّها |
| Sen ya da o bunu hak edene kadar değil. | Open Subtitles | ليس قبل أن تستحقّها أنتَ أو هي |
| Terfi istiyorsan bunu hak etmelisin. | Open Subtitles | إن كنت تريد ترقية عليك أن تستحقّها. |
| Dinle, terfiyi istiyorsan hak etmelisin. | Open Subtitles | إن كنت تريد ترقية عليك أن تستحقّها. |
| Ve sonunda da hak ettiğin cezayı alacaksın. | Open Subtitles | وأخيرًا ستنال العقوبة التي تستحقّها. |
| On dakika mola. Bunu hak ettin. | Open Subtitles | تأخذ عشرة ، تستحقّها. |
| Tebrikler! Sonuna kadar hak ediyorsun! | Open Subtitles | تهانينا ، إنك تستحقّها |
| Öyle olsaydı, bu, onu hak etmediğini gösterirdi. | Open Subtitles | إن فعلت أنت لا تستحقّها |
| hak ettin. Sen... | Open Subtitles | .. انت تستحقّها .. |
| Sen Arandelle'in hak ettiği kraliçesin. | Open Subtitles | أنتِ الملكة التي تستحقّها "آرينديل" |
| - Önce hak etmeni istedim. | Open Subtitles | -وددتك أن تستحقّها بالعمل فحسب . |
| O bunu hak ediyor. | Open Subtitles | . تستحقّها |