| Wadi Halfa'ya kadar dayanmanız gerekecek. | Open Subtitles | وسوف تضطر إلى الانتظار حتى نصل الى وادي حلفا | 
| Çatı katındaki güvenlik kamerasıyla ilgilenmem gerekecek. | Open Subtitles | ستعمل تضطر إلى التعامل مع تلك الكاميرا الأمن في قاعة بنتهاوس. | 
| Ama silahını alacaksan ipi tek elinle tutman gerekecek. | Open Subtitles | ولكن حتى تُخرج سلاحك، فسوف تضطر إلى إمساك الحبل بيد واحدة | 
| Geri dönmezsem, artık Kuzeydeki Kral'ı dert etmeniz gerekmeyecek en azından. | Open Subtitles | إذا لم أعود، على الأقل لن تضطر إلى التعامل مع الملك في الشمال بعد الآن. | 
| Bir kerecik olsun, amacıma ulaşmak için dövüşmem gerekmeyecek diye ummuştum. | Open Subtitles | لقد كان يأمل في أن لا تضطر إلى محاربة هدفي مرة واحدة فقط... | 
| - Uzun lafın kısası o önergeyi biraz hızlandırmak zorunda kalabilirsin. | Open Subtitles | قد تضطر إلى إسراع تلك الدعوى أسرع بقليل مما تظن | 
| Neden gelmemeyi denemiyorsun, böylece yürümek zorunda kalmazsın? | Open Subtitles | ما رأيك بألا تذهب؟ هكذا لن تضطر إلى المشي البتة | 
| Biraz ilerleme göstereceksek bir noktada bununla başa çıkmamız gerekecek. | Open Subtitles | حسنا ، إذا نحن في إحراز أي تقدم حقيقي ، نحن سوف تضطر إلى التعامل مع هذا في بعض نقطة. | 
| - Costa Rica'ya daha sonra gitmemiz gerekecek. - Katılıyorum. | Open Subtitles | ـ كوستاريكا سوف تضطر إلى الانتظار ـ اتفقنا | 
| Yani meclisin seni bulmak istiyorsa bunu eski usullerle yapmaları gerekecek. | Open Subtitles | حتى إذا السحرة الخاص بك يريد أن تجد لك، أنها سوف تضطر إلى القيام بذلك الطريقة القديمة. | 
| Diğer delile güvenmemiz gerekecek. | Open Subtitles | نسوف تضطر إلى الاعتماد على الأدلة والشهادات الأخرى | 
| Eğer biri ona ulaşmak isterse önce benimle konuşması gerekecek. | Open Subtitles | إذا كان أي شخص يريد الوصول إليها، أنها سوف تضطر إلى الذهاب من خلال لي. | 
| Senin yüzünden işimi başka bir yere taşımam gerekecek. | Open Subtitles | شكرا لك، سوف تضطر إلى نقل عملي في مكان آخر. | 
| Oraya belirmeleri gerekecek. | Open Subtitles | وأنها سوف تضطر إلى محجر العين هناك. | 
| O kadar meşgulüm ki sanırım gece de çalışmam gerekecek, o yüzden seni uzun bir süre görebileceğimi sanmıyorum. | Open Subtitles | أنا مشغول لدرجة أنني أعتقد أنني سوف تضطر إلى العمل طوال الليل ، لذلك أنا لا أعتقد أنني سأكون قادرا على رؤيتك لبعض الوقت. | 
| Onu unutması gerekecek. | Open Subtitles | وقالت انها سوف تضطر إلى الحصول عليه. | 
| İzlemeleri gerekmeyecek. | Open Subtitles | أنها لن تضطر إلى. | 
| "asla seçmem gerekmeyecek. | Open Subtitles | "أنا لن تضطر إلى اختيار. | 
| Hatta insanların gelmesi için para vermek zorunda kalabilirsin. | Open Subtitles | في الواقع، قد تضطر إلى الدفع للناس للحضور | 
| Asistanımmış gibi davranmak zorunda kalabilirsin. | Open Subtitles | قد تضطر إلى التظاهر أن يكون مساعدي. | 
| Çiftçilerin pazarına gitmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | لا تضطر إلى الذهاب إلى سوق الخضروات |