| Dünyada diğer tüm hayvan türlerinden daha fazla böcek türü bulunmaktadır. | Open Subtitles | تفوق أنواع الحشرات في العالم أنواع الحيوانات الأخرى جُلها وهي مجتمعة. |
| Sanki anıları içinde kaybolmuş. Anıları çok fazla ona yükleniyor gibi. | Open Subtitles | كما لو أنه يُدفن تحت كل تلك الذكريات التي تفوق تحمّله. |
| Bu cismin havada asılı kalma kabiliyeti ordumuzun filosunda olanların çok ötesinde. | Open Subtitles | قدرات تلك المركبات الطائرة تفوق بكثير عمّا يمتلكه الجيش في أسطوله الجوّي |
| " Bazı kişilerin, 100 milyon doları aşan bir miktarı nakletmek için, uçakların yaklaşık çarpma zamanlarının bilgisine sahip oldukları yönünde bir şüphe var." | Open Subtitles | هناك شك فى أن البعض كان لديه معلومات مسبقة عن الوقت التقريبى لهجوم الطائرات حتى ينقل مواد تفوق قيمتها 100 مليون دولار |
| Öyle idealleri ve belirli şeyler üzerine farklı bakış açıları var ki zamane kızlarının kıyas yapılamaz şekilde üzerinde. | Open Subtitles | إن لديها مثاليات ووجهات نظر بخصوص الأشياء إنها تفوق الفتيات اللاتى نراهن هذه الأيام ، ليس هناك وجه للمقارنة |
| Emrim altında çalışan avcıların en iyilerinden olan Kruger'ı kolayca alt etti. | Open Subtitles | لقد تفوق بسهولة على كروغر الصياد الأكثر شراسة الذي كان تحت قيادتي |
| Bu küçük, çevik, gelişen ekonomiler büyük ve zenginleri geride bırakabilir. | TED | هذه الاقتصادات النامية شديدة الذكاء قد تفوق ابتكاراتها تلك الكبيرة والغنية |
| Hepsi hayalet gene sahip olabilir. Düşündüğümüzden çok daha fazla insan ölebilir. | Open Subtitles | هذا يعني احتمالية وجود الجين الشبح لدى الجميع وفقدان أرواح تفوق توقعاتنا |
| Bu, gezegenimizdeki en büyük geliştirilmemiş su havzasıdır. Kalifornia'dan daha fazla yer kaplıyor. | TED | هذا هو أكبر حوض نهري غير مستغل في العالم، يغطي منطقة تفوق مساحة كاليفورنيا. |
| Bir avcının ailesinin bozulmadan yiyebileceğinden fazla protein. | TED | كمّية من البروتين تفوق ما يمكن أن تتناوله عائلة صياد قبل أن تفسد. |
| 11 boyuta kadar ulaşabilen, içinde en çılgın hayal gücünün ötesinde harikalar bulunduran yerler. | TED | في أبعاد تصل إلى 11، وتضم عجائب تفوق مدى الخيال لدينا. |
| Oradayken, düşmanımın gözlerindeki nefretin ötesinde insanlığı görebildiğimi, bunu başardığımı, sürekli olarak kendime hatırlatmak zorundayım. | TED | لكن علي أن أذكّر نفسي أنه عندما كنت هناك، استطعت رؤية الإنسانية تفوق الكراهية في عين عدوي. |
| İnsanları taciz etme biçimleri, diktatörlük altında yaptıkları cezasız kalan zalimlikleri tahmin edebileceğinizin de ötesinde. | TED | الطريقة التي يعتدون بها على الأشخاص، نوع من الوحشية التي تحدث في جميع الحصون التابعة للطغاة تفوق التخيلات. |
| Bu küçük katil makinelerle, Kadimler düşmanlarını bile aşan bir saldırganlık icat ettiler. | Open Subtitles | أطلق القدماء عدوانية شديدة تفوق حتى عدوهم |
| Colorado'nun altyapı için acil ihtiyacı 785 milyon doların üzerinde. | Open Subtitles | احتياجات البنية التحتية .. المطلوبة فوراً تفوق 785 مليون دولار |
| Makinelerle yarışmak, makinelere karşı yarışmayı alt eder. | TED | التاسبق مع الجهاز تفوق على السباق ضد الآله. |
| Bu imkansız. Onların kollektif bilgeliği Benimkinden çok daha büyük, Be bunu onların önünde açık yüreklilikle kabul ediyorum. | TED | إنه لشيء مستحيل. تفوق حكمتهم مجموعين و بجدارة حكمتي السخصية و أعترف لهم بهذا صراحة. |
| Takımı Dünyayı Yen şampiyonasını 2 yıl üst üste kazandı. | Open Subtitles | فريقه فاز بمسابقة "تفوق على العالم" فى العاميين الماضيين على التوالي. |
| Gerçek şu ki bizim sistemlerimiz en gözde sistemlerden daha üstün. | Open Subtitles | الحقيقة هيّ، ان نظامنا تفوق على كل معدلات البيع في السوق |
| Ve şimdi görebileceğiniz şey neredeyse bütün örümcek kılavuz iplerinin bunlardan yüksek olması. | TED | وما سوف تلاحظه وبوضوح ان خيط الجذب في العنكبوت تفوق عليهم |
| İşin içinde üst kurulun da üstünde, başka güçler de var. | Open Subtitles | هناك قوى أخرى عاملة، تفوق الإدارة العليا. |
| Bu sefer kendini epey aşmış. | Open Subtitles | لقد تفوق القاتل علي نفسه هذه المرة فهو لم يُقطع الأمعاء فحسب |
| Bunlar Noel Baba'nın maaşını aşıyor biraz. | Open Subtitles | هذه الأشياء تفوق ميزانية باب نويل |
| büyük bir adamın işleri kişisel zayıflıklarından üstündür. | Open Subtitles | ،أعمال الرجل العظيم تفوق ضعفه الشخصي |
| Sonucunda, Müttefiklerin ağır silah konusundaki üstünlüğü dengeyi sağlamıştı. | Open Subtitles | فى النهايه كان تفوق الحلفاء فى الأسلحه الثقيله هو ما حسم المعركه |
| Bu potansiyel ve kesinlikle önemsiz olmayan zararlardan daha ağır basan ve cidden önemli olan o olumlu faydayı tanımlamalısın. | TED | فعليك أن تحدد فائدة واضحة بالغة التأثير، يمكنها أن تفوق الأضرار المحتملة وغير التافهة. |