| Theresa! Biliyorum dün Benden nefret ettin. Bende dün kendimden nefret ettim. | Open Subtitles | أنا أعرف أنك تكرهينني من البارحة أنا نفسي أكره نفسي من البارحة |
| Bayan Thompson, Benden nefret ediyor olmalısınız ama size bir şey vermek zorundayım. | Open Subtitles | سيدة تومبسون، أعرف بأنك تكرهينني بالتأكيد لكنني أريدك أن تأخذي هذا |
| Aramızda bir şey var biliyorum ve Benden nefret ediyorsun ama medeni davran, en azından yemek bitene kadar eve dönerken Menendez gibi davranabilirsin. | Open Subtitles | أسمعي .. أنا أعرف بأنه سيكون شيء هنا وأنا أعرف أنك تكرهينني لكن كوني لطيفة.. |
| Evet, belki Benden nefret edebilirsin ama aşağılanmaktan daha çok nefret ediyorsun. | Open Subtitles | نعم، ربما تكرهينني لكنك تكرهين الإذلال أكثر |
| Benden nefret ediyorsundur. Umarım yine de buluşmak istersin. | Open Subtitles | مؤكد أنكِ تكرهينني الآن , هذا مضحك لكنآملاستمراررغبتكِفيملاقاتي. |
| Senin için Benden nefret etmenin ne kadar önemli olduğunu karar verdiğin zaman haberim olsun. | Open Subtitles | لذا إن قررتِ كم هو مهم لكِ أن تكرهينني أخبريني بهذا فقط |
| Sen nasıl Benden nefret edip de, Randy ile kremalar için kumar oynayabilirsin? | Open Subtitles | كم أنت تكرهينني وكيف تقامرين بثماثيل المارشال مع راندي |
| Sevgili Hemşire, belki de Benden nefret ediyor... ve kırda çoktan öldüğümü düşünüyorsundur. | Open Subtitles | الأخت العزيزة، أعلم أنكِ من المحتمل أن تكرهينني الآن وبالفعل صدقتي مسبقاً أنني متُّ منذ فترة طويلة في البراري |
| Benden nefret etmek için sebeplerin var ama onu köprüden ben itmedim, yemin ederim. | Open Subtitles | وأنا أعلم كل الأسباب التي تجعلك تكرهينني ولكنني لم أدفعها من فوق شجرة المضيق إني أقسم بحياتي أنني لم أدفعها |
| "Benden nefret ettiğini biliyorum." Yine, ben değilim mektupta öyle yazıyor. | Open Subtitles | أعلم أنّكِ تكرهينني مجدداً، لستُ أنا بل الرسالة.. |
| Benden nefret etmene izin vermenin daha kolay olacağını düşünmüştüm. | Open Subtitles | فكرتُ بأنه سيكون من الأسهل أن أدعكِ تكرهينني |
| - Sen Benden nefret edensin ama seni tanımıyorum. | Open Subtitles | ليله سعيده حسنا أنتِ تكرهينني, وأنت لا أعلم هااي. |
| - Benden nefret etmemene şaşıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع أن أصدّق بأنّك لا تكرهينني |
| Benden nefret ederseniz anlarım ama lütfen oğlumdan nefret etmeyin. | Open Subtitles | أنا أتفهّم لو كنتِ تكرهينني أرجوكِ لا تكرهي ابني |
| Kendi kızım düşmanıma karşı bana ihanet edecek. Benden o kadar mı nefret ediyorsun? | Open Subtitles | إبنتي تخونني وتضعني تحت سيف عدوي هل تكرهينني لهذا الحد؟ |
| Kendi kızım düşmanıma karşı bana ihanet edecek. Benden o kadar mı nefret ediyorsun? | Open Subtitles | إبنتي تخونني وتضعني تحت سيف عدوي هل تكرهينني لهذا الحد؟ |
| Benden o kadar mı nefret ediyorsun da mutlu olmamı istemiyorsun? | Open Subtitles | هل تكرهينني لدرجة أنكِ , لا تحتملين رؤيتي سعيدا ؟ |
| Sözümü tutmadığım için Benden nefret ediyorsundur. | Open Subtitles | لابُد أنكِ تكرهينني لأنني لم أوفي بوعدي. |
| Hayır, Benden nefret etmiyorsun. Savunmasız olmayı sevmiyorsun. - Tamam. | Open Subtitles | لا ، أنت لا تكرهينني أنت تكرهين الشعور بأنك ضعيفة حسناً ، هل هذا مؤلم ؟ |
| Yani, benden bu kadar nefret ediyorsan evimde ne halt ediyorsun? | Open Subtitles | اقصد ما الذي تفعليه في منزلي اذا كنت تكرهينني الى هذا الحد |
| Çünkü benden ne kadar nefret edersen et... | Open Subtitles | لأنه رغم إنكِ تكرهينني |