| Telefonumuz olacak Üniversitedeki o yerler neydi, herkesin kaldığı.. | Open Subtitles | ماذا تسمي تلك الأماكن في الكلية حين يظل الجميع كالأخوة |
| Şimdi büyüdüm ve hala bu küçük kasabadayım hala oralara hiç gidemedim. | Open Subtitles | والآنأناكبرت, ولازلتفي هذهالمدينةالصغيرة, ولا قمت بزيارة تلك الأماكن. |
| Çok ileri gidiyorsam, açıkça söyle, belki o yerlerden birine, bir lokantaya falan gidebiliriz. | Open Subtitles | هل تفهمين, فقط أخبريني... ...ربما بمكننا الذها الى تلك الأماكن, مثل المطعم. |
| Bu durum, o yerlerde yaşayan insanlar için önemli bir konuydu. | Open Subtitles | كان هذا مهماً بالنسبة لقاطني تلك الأماكن. |
| Öyle yerler ne para eder ama. Resmen voliyi vururduk. | Open Subtitles | تلك الأماكن تكلف الكثير لنضع بها هذه الاشياء |
| Benim için şu yerlerden birini seçer misin? | Open Subtitles | هلا أخترت لي أحد تلك الأماكن وسأذهب بدون جدال |
| Bu yerlerden birine bir kadın götürsen. | Open Subtitles | لا يمكنني إحضار نسوة إلى واحدة من تلك الأماكن |
| En önemlisi ise bu yerler sorunların kaynağı olan yerlerdir. | TED | وعلاوة على ذلك ، من تلك الأماكن بالذات تأتي المشاكل. |
| Bütün bu yeni yerleri yarattıktan on yıldan daha az bir süre sonra, yine de bu yerlerin gelecekleri kesin değildi. | TED | حتى بعد أقل من 10 سنوات من إنشاء جميع تلك الأماكن الجديدة، كان مستقبل تلك الأماكن موضع شك كبير. |
| o yerler 15-20 milyon dolar arası para tutuyor. | Open Subtitles | تلك الأماكن ستحمل بين 15 و 20 مليون دولار. |
| Cennet senin en mutlu olabildiğin yer ise, tüm o yerler sana öyle gelmez mi? | Open Subtitles | ان كان يفترض بالجنة ان تكون أسعد مكان تكون فيه ألا تبدو كل تلك الأماكن محببة لديك؟ |
| Yani okulda konuştuğumuz gibi tüm o yerler gerçek. | Open Subtitles | ذلك مثل تحدثنا عنه في المدرسة، كل تلك الأماكن حقيقية. |
| Zaten oralara vaktinde ulaşamazdık. | Open Subtitles | لن نتمكن من الوصول إلى تلك الأماكن على أي حال |
| - Ben oralara hiç gitmedim! | Open Subtitles | و داخل بنغل في أوشن سيتي! لم أكن أبدا إلى تلك الأماكن! |
| Belki ikiniz de o yerlerden birindensiniz. | Open Subtitles | ربما تكونان من إحدى تلك الأماكن. |
| o yerlerden biri. | Open Subtitles | إنها أحد تلك الأماكن |
| Öyle yerler ona ürkütücü geliyor. | Open Subtitles | تلك الأماكن تبدو سيئة بالنسبة له. |
| Oh, Tina, şu yerlerden birine gidip biraz kilo vermelisin. | Open Subtitles | "تينا", عليكِ أن تذهبي لأحد تلك الأماكن لتتخلّصي منها |
| Bu yerlerden beş tanesi, aynı zamanda ya tropikal iklime sahiptiler ya da yaz aylarındaydılar. | Open Subtitles | وخمسه من تلك الأماكن أيضاً جوها استوائى أو تكون فى موسم الصيف |
| Evet, ama bu yerler doğrudan çocuk yapmak için tasarlanmamıştır. | Open Subtitles | نعم ، بإستثناء أن تلك الأماكن لا تُستخدم لتفريخ الأطفال |
| bu yerlerin hemen hepsinde sokakta çalışan bir sürü Toyota Forerunner mevcut. | TED | يوجد سيارة تويوتا رباعية الدفع في كل حيّ في تلك الأماكن. |
| İşin garibi, bu yerlerde daha önceden bulunmuştum. | TED | الغريب أني قد زرت عددا من تلك الأماكن من قبل. |
| O muhafazakarlar, pazarın o yerlere yayılmaması için, kontrol etmek istiyorlar. | TED | هؤلاء المحافظين يريدون تنظيمنا، لمنعنا من السماح للسوق في الانتشار في تلك الأماكن. |