| Bilirsiniz, planktonlar güneşi kullanarak oksijenimizin 3'te 2' sini üretiyor. | TED | كما تعلمون، فإن العوالق تنتج ثلثي أكسجيننا باستعمال الشمس. | 
| Bugün, Afrika günlük 10 milyon varil petrol üretiyor. | TED | أفريقيا تنتج عشرة ملايين برميل من النفط الآن | 
| CSP (YGE) çok fazla atık ısı üretir. | TED | ان الطاقة الشمسية تنتج الكثير من الحرارة المهدورة .. | 
| Sadece Çin’de, bu aktif maddeleri üreten... ...beş yüz tane tesis vardır. | TED | هنالك 500 من هذه المنشات التي تنتج هذه المكونات في الصين وحدها | 
| Her sene 1,5 milyar cep telefonu üretim hatlarından geçiyor ve bazı şirketler üretim hızlarının insan doğum oranından daha fazla olduğunu söylüyorlar. | TED | سنويا 1.5 مليار هاتف نقال تنتج و بعض الشركات تشير الى ان معدل انتاجها اكثر من معدل الولادة | 
| Çünkü kimyasal üretime neden olan düşünme sürecini her yarıda kesişimizde kimyasal destek de kesiliyor ve bu sinir hücreleri uzun süreli ilişkilerinden kopuyorlar. | Open Subtitles | إنها تفقد تلك العلاقة الطويلة الأمد لأنناكلمرةنقاطعفيها تقدّمالفكرة.. التي تنتج رد فعل كيميائي في الجسم | 
| Ki her yıl, sadece ABD'de sarsıcı bir rakama ulaşan çöp sahalarının %25'ini dolduracak iki milyarın üzerinde strafor üretiliyor. | TED | والواقع أن الولايات المتحدة وحدها تنتج سنوياً أكثر من ملياري رطل من الستايروفوم، وتشغل 25 في المائة من مدافن القمامة. | 
| Bu çok az miktardaki biyo kütle nasıl oluyor da yeryüzündeki tüm bitkileri üretiyor? | TED | كيف لهذه الكمية من الكتل الحيوية الصغيرة أن تنتج بقدر كل النباتات على الأرض؟ | 
| Yani yapışkanlı not sistemleri sadece daha akıcı değil, ayrıca statik çizimlere göre genellikle daha fazla düğüm üretiyor. | TED | إذًا فأنظمة الملاحظات اللاصقة ليست أكثر سلاسة وحسب، بل إنها تنتج عمومًا مزيداً من العقد مقارنة بالرسوم الثابتة. | 
| Aynı zamanda, çalıştığım nesneler gözlemlenmiş en güçlü zerre akımlarından bazılarını üretiyor. | TED | وبنفس الوقت ،فإن الاجسام التي ادرسها تنتج بعض من أكثر تيارات الجسيمات القوية التي تمت ملاحظتها من أي وقت مضى. | 
| Karşılaştırıldığında teknoloji endüstrisi yalnızca 1,4 milyon telefon üretiyor. | TED | وبالمقارنة، فإن صناعة التقنية لا تنتج سوى 1,4 مليار هاتف. | 
| Kimyasal bir proses kalkit üretiyor, ve partikulleri birarada tutan bir çeşit doğal bir beton türünü üretiyor. | TED | هذه العملية الكيميائية تنتج الكالسايت والذي يعتبرنوعًا من الأسمنت الطبيعي الذي يربط الحبيبات ببعضها | 
| Bu ışık tellerini üretir, muhtemelen bir tür savunma olarak. | TED | انها تنتج حزماً من الضوء كنوع من انواع الدفاع عن النفس | 
| Bunlar başka nedenlerden de var olurlar ama yalnızca hayat ozonu üretir. | TED | وهي توجد أيضا لأسباب أخرى لكن الحياة تنتج حتى الأوزون | 
| Kendi beyin etkinliklerini izliyorlar, ve acıyı üreten sinirsel yapıları kontrol ediyorlar. | TED | أنهم يشاهدون طريقة تفعيل أدمغتهم ويقومون بالتحكم في المسارات التي تنتج الألم | 
| Servetlerini, son moda giysileri ucuza üreten bir şirkete harcadılar. | Open Subtitles | بنو ثروتهم من خلال شركة تنتج البسة مقلدة لأخر الصيحات | 
| Senin ilahilerini dinleyip dururlarsa, onları kuyuya sokamayız ve o zaman da kuyu üretim yapamaz ve etrafa altın saçamaz. | Open Subtitles | ولا يمكنهم الراحة إن كانوا سيأتون هنا للاستماع لإنجيلك وحينها لا يمكن للبئر أن تنتج وتفيض ذهباً بالأرجاء | 
| Tekrar gözden geçirelim, yosun çiftliğinin bizi beslemeye yetecek kadar üretime geçebilmesi için 2 ay gerekiyor, yiyecek paketlerini paylaştırırsak başarabiliriz. | Open Subtitles | لنراجع الأمر مرة أخرى أعتقد أن الأمر سيأخذ شهرين حتى تنتج مزرعة الطحالب ما يكفي لاطعامنا | 
| Ve bu aslında daha fazla sülfürik asit üreten bir bakteri tarafından üretiliyor ve pH'ı sıfır civarında olan yerlerde yaşıyor. | TED | وهي تنتج عن البكتيريا والتي تتسبب في المزيد من حمض الكبريتيك ، وتعيش في معدل هيدروجيني يقارب الصفر. | 
| Baktığınızda, çok farklı makinaların ortaya çıktığını görebilirsiniz. Hepsi etrafta dolaşıyor, | TED | إذا نظرتم، يمكنكم رؤية مجموعة من الآلات المختلفة تنتج من ذلك. كلها تتحرك | 
| Fakat demiri ocakta bükmeye çalışırken ateşleri— görünüşte güzel fakat doğada kötü huylu başka eserler üretti. | TED | ولكن ومهما حاول إخضاع الصياغة لإرادته، نارها لم تنتج سوى أدوات أخرى جميلة في المظهر ولكن مؤذية بطبيعتها. | 
| Eğer bir firma, müşterilerine ürettiği ürünün zamanla daha eşsiz olacağı sözünü veriyorsa rekabette önemli bir üstünlük elde eder. | TED | والشركات التي تنتج على نطاق واسع وتضمن لعملائها أن كل قطعة ملابس ستصبح فريدة مع الوقت ستكتسب ميزة تنافسية قوية. | 
| Bunun nedeni ise, elbette bu hayvanların her birinin çok küçük miktarlarda koku üretmesi ve köpek örneğinde ise erkek köpeklerin kokuyu alabilirken, insanların alamamasıdır. | TED | هو أن كل من هذه الحيوانات تنتج كميات ضئيلة، وفي حالة الكلب، ذكور الكلاب يمكنه شمها، ولكننا لا يمكننا أن نشمها. | 
| Otçul sürüleri, her gün milyonlarca ton gübre üretiyorlardı. | Open Subtitles | كانت قطعان الحيوانات العاشبة تنتج ملايين الأطنان من السماد كل يوم. | 
| kolorofil ve kloroplastlar sadece güneş ışığı altında oksijen üretirler, ve ıspanakların geçtiği barsaklarınızın içi oldukça karanlıktır. | TED | أن الكلوروفيل والبلاستيدات الخضراء لا تنتج الأكسجين إلا في ضوء الشمس، والأمعاء تكون مظلمة جداً بعد أن تأكل السبانخ. | 
| Bunları dakikası 1500 ile 800 dolar arasında bir para için üretiyorlar. | TED | فتلك الشركة تنتج الان بتكلفة مابين الـ 800 والـ 1,500 دولار في الدقيقة. |