Otel katibinin küçük, küçük bir parçası vardı. Biz sahnede bile değildik. | Open Subtitles | كان هناك جزء بسيط من عامل الفندق لم نكن في ذلك المشهد |
Bu büyük gezegende hepimizin kendi potansiyelimizin küçük bir parçasıyla beraber yaşadığımız gerçeğini gördüm ve tamamen canlanmış hissediyorum. | Open Subtitles | وأشعر بانتعاش شديد ودهشة مجددة من ادراكي بأن جميعنا على كوكب الأرض العظيم نعيش على جزء بسيط من امكانياتنا. |
bu bağlanmamış dünyanın küçük bir segmentini alalım, ve eğitim pazarı diyoruz | TED | دعونا نأخذ جزء بسيط من هذا العالم الغير مربوط, ونطلق عليه سوق التعليم. |
Bir tarafında küçük bir bacak kalıntısı vardı. | TED | كان لديه جزء بسيط من أحد أطرافه على أحد جانبيه. |
Fakat devlet bunun küçük bir kısmını aldı. | Open Subtitles | ولكن في الحقيقة الحكومة استولت على جزء بسيط |
Böyle yerler bize hayat veriyor ve aslında doğanın küçük bir parçası olduğumuzu bize hatırlatıyor. | Open Subtitles | هذه الأماكن تمنحنا الحياة.. وَ تذكرنا بأننا مجرّد جزء بسيط من الطبيعة. |
Biliyorsun ki, grip aşısı aslında virüsün küçük bir dozu. | Open Subtitles | أتعلمين أن لقاح الأنفلونزا فيه جزء . بسيط من الفيروس نفسه |
Aslında tarihte ne kadar küçük bir dilim işgal ettiğimizi unutmamak çok önemli. | Open Subtitles | من المهم التذكر كم هو جزء بسيط من التاريخ نشغله بالفعل. |
Filo'nun küçük bir kısmını istiyorum ben. | Open Subtitles | حسناً، أنا أطلب جزء بسيط من الأسطول السابع. |
Az önce gördüğün şey, Makine'nin içinde ben varken tam güçte yapabileceğinin küçük bir örneği. | Open Subtitles | ما رأيته كان مجرد جزء بسيط مما ستفعله الآلة بكل طاقتها وأنا بداخلها |
Ama bu gerekenin sadece küçük bir kısmı. | TED | لكنه جزء بسيط فقط مما نحتاجه. |
O Kadın Sağlık İnsiyatifi'ninin küçük bir kısmı Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitütüsü'ne, ulusal sağlık kuruluşlarının kardiyoloji kısmına gitti. | TED | كان هناك جزء بسيط من المبادرة الصحية النسائية قد انتقل إلى المعهد الوطني للقلب، الرئة ، والدم وهو قسم طب القلب في المعاهد الوطنية للصحة |
Bir diğer deyişle, bütün eski ve yeni demokrasiler toplandığında, tek partili bir ülkenin oy kullanmadan yaptıklarının yalnızca küçük bir bölümüne eşit oldu. | TED | بعبارة أخرى، كل الدول الديموقراطية الجديدة والقديمة مجتمعة وصلت إلى مجرد جزء بسيط من ما فعلته دولة منفردة بحزب واحد من دون اقتراع. |
Bu yedi haftalık bir yolculuktu ve bu yedi haftada kendimize deniz tabanının yaklaşık 75.000 kilometre karesinin haritasını çıkaran bizleriz, ama bu deniz tabanının sadece küçük bir bölümü. | TED | دامت هذه الرحلة سبعة أسابيع، و هؤلاء نحن و قد أنجزنا خريطتنا الشاملة لما يقارب الـ75.000 كيلمتر مربع من أرضية المحيط خلال سبعة أسابيع لكنها مجرد جزء بسيط من أرضية المحيط. |
Onun yardımıyla, küçük bir miktar geliştirilmiş Dargol üretip kan akışına karıştırdık. | Open Subtitles | بمساعدتها استطعنا أن نستخلص جزء بسيط من الدارجول المحسن ..و حقناة فى مجرى دمها . |
- Bunun ne olduğunu biliyorum sanırım. - Haysiyetimin küçük bir parçası. | Open Subtitles | اعتقد اعرف ما هذا هذا جزء بسيط من كرامتي - |
küçük bir parçası hep kırık olarak kalır. Peki ne yapmalı? | Open Subtitles | سيظل جزء بسيط منه مجروح دائمًا |
Yaptığım şeyin küçük bir parçası. | Open Subtitles | هو في الحقيقة جزء بسيط مما اقوم به |
Casper'ın kıyısında küçük bir yerden. | Open Subtitles | جزء بسيط من مدينةٍ قريباً من "كاسبر" أعلم. |
Bunun detaylarına girmeyeceğim, fakat bu önemli bir keşif ve bizim bunun hakkında bir parça bilgimiz var, sadece küçük bir parçası fakat bu önemli çünkü bunlar Parkinson hastalığına yakalanmanız durumunda kaybedeceğiniz nöronlar, ve bunlar aynı zamanda uyuşturucu bağımlılığı tarafından gaspedilen nöronlar, ve bunun bir anlamı var. | TED | لن أخوض في التفاصيل، لكنها اكتشاف مهم، ونحن نعرف القليل عنه، وهو جزء بسيط من النظام، لكنه مهم لأنه يمثّل تلك الخلايا العصبية التي تفقدها إذا أُصبت بمرض باركنسون، وهي أيضاً الخلايا العصبية التي تم اختطافها بأتمّ معنى الكلمة من قبل أيّ عقار مؤدّ للإدمان، وهذا منطقي. |