| Onların güzelliği bizi renk, tat ve dokunma ile içe içe geçirir. | TED | جمالها الذي يغطس بنا في لونها و طعمها و ملمسها. |
| Bunun bileşimi, bunun güzelliği, şekli, ve buna dahil olmuş hikayeler, aynı zamanda içindekini korumuş olması. | TED | انها مزيح من ذلك في جمالها وشكلها وبكل القصص المرتبطة بها فضلاَ عن حقيقة انها تحمي محتوياتها |
| güzelliğini görmüyorlar ama, insanlar bulutların kendisini bile fark etmiyorlar, Araya girerek güneşi engelleyene kadar. | TED | إنهم لا ينتبهون إلى جمالها ، ولا يمكنهم حتى ملاحظة السُحب إلا إذا اعترضت طريق الشمس |
| Kibirli ve kötü olan üvey annesi Kraliçe, Pamuk Prensesin güzelliğinin, kendi güzelliğini geçeceğinden korkar. Ve onu paçavralar içinde hizmetçi olarak çalışmaya zorlar. | Open Subtitles | زوجة أبيها الملكة الشريرة خافت أن جمال سنوهوايت سوف يتفوق على جمالها |
| Bu kızın hiç ihtiyacı yok. Onda doğal bir güzellik var. | Open Subtitles | انا لم اجري لها اي عمليات تجميل لها ان جمالها طبيعي |
| Onun güzelliğiyle kıyaslanacak başka çingene bulamazdın. | Open Subtitles | لم تكن هناك غجرية اخرى تنافس روعة جمالها |
| Onda seni çeken şey güzelliği mi, yoksa halefim olarak seçeceğim erkekle evlenecek olması mı? | Open Subtitles | أليس جمالها هو ما يجذبك أو أن الحقيقه فى أنها يجب أن تتزوج الرجل الذى أختاره ليخلفني |
| Onda seni çeken şey güzelliği mi yoksa halefim olarak seçeceğim erkekle evlenecek olması mı? | Open Subtitles | أليس جمالها هو ما يجذبك أو أن الحقيقه فى أنها يجب أن تتزوج الرجل الذى أختاره ليخلفني |
| Beni, onca güzelliğin içinde niçin onun güzelliği etkilemişti? | Open Subtitles | لماذا من بين كلّ هذا الجمال الممكن, جمالها وحده الذي أدهشني؟ |
| güzelliği hakkında hiçbir fikri yok. Berbat durumda. | Open Subtitles | ليست لديها فكرة عن مدى جمالها إنها مشكلة، هذا رائع |
| Nereden aldıysam geri iade edeceğim çünkü onun güzelliği karşısında sönük kalıyor. | Open Subtitles | مين أن حصلت عليها سوف أعيده لأن جمالها يطغي عليها |
| Biz şeref duyuyoruz tepelerin kızıyla, onun güzelliği Shiva'yı büyüledi. | Open Subtitles | نحن نغني لتمجيد إبنة التلال التي سحر جمالها شيفا |
| Küçük bir maskara gözlerinin güzelliğini ortaya çıkaracak. | Open Subtitles | القليل من مُجمّل الرموش سوف يظهر جمالها. |
| Gözleri ve yüzü, güzelliğini zerafetini ve rengini kaybedecek bedeni toprağın olacak tekrar dönmemek üzere. | Open Subtitles | عيناها فمها جبهتها التي ستفقد جمالها ونَظَارتها ولونها تحت الأرض |
| Ay ışığına da açsa güzelliğini en ürkek kız vermiş olur kızlığını. | Open Subtitles | ان الفتاة الجميلة ستكن كثيرا الاسراف اذا كشفت عن جمالها للقمر |
| Birisi neden kendi doğal güzelliğini kapatmak istesin ki? | Open Subtitles | لماذا يريد أي شخص ل تغطية جمالها الطبيعي؟ |
| Dedem dedi ki, New York'u tüm güzellik ve ihtisamıyla göreceksin | Open Subtitles | جدي قال لقد رأيت نيويورك في كامل جمالها ورونقها |
| Soğuk ve sert. ama güzelliğiyle kalbini delip geçebilir. | Open Subtitles | باردة وجافة كما يقول البعض لكن جمالها يمكن أن يُشرح صدركِ. |
| Ve şimdi çingene kardeşlerim... onun önünde diz çökmeye... ve istediği gibi, güzelliğinin Zobar'ı nasıl ele geçirdiğini göstermeye karar verdim. | Open Subtitles | ولهذا قررتُ، اخوتي الغجر أن انحني أمامها كما طلبتْ هي مني، لأري الجميع أن جمالها سيطر على زوبــار |
| Bu kadınlar, karımın güzelliğine güzellik katıyorlar. | Open Subtitles | هُنّ يُثرين جمالها ويستقبلن بعضًا منه في المقابل. |
| Biliyorum, tıpkı anneme benziyorum ve annem de güzelliğinden pek memnun değildi. | Open Subtitles | أعلم، إنّني أشبهها تماماً و أمّي لم تكن.. مرتاحة إلى جمالها.. |
| Öylesine seksi biri bir budalaya sadık olmamalı. | Open Subtitles | واحدة فى مثل جمالها لا يمكنها ان تكون مخلصة لأبله |
| Kaçınız bu sabah ressamların yarısı güzellikte resim yapabileceğini düşündü? | Open Subtitles | من كان يظن أن لوحته ستكون بمثل جمالها عندما بدأتم؟ |
| Diğer kuğular ona bakıp ne kadar güzel, demişlerdi. | TED | نظرت البجعات الأخريات إليها وتعجبوا من جمالها. |