| böyle günlerde bu bıçağı bir ustura kadar keskin tutmayı. | Open Subtitles | أن أبقي هذه السكين حادة كشفرة الحلاقة ليوم مثل هذا |
| Kesikler keskin ve tek taraflı bir bıçak ile yapılmış. | Open Subtitles | حسناً، القطوع حادة على حافة واحدة غير حادة على الأخرى. |
| Bu şeylerin keskin dişleri var ve onların tükürüklerinden insanın beynine solucan girebiliyormuş. | Open Subtitles | تلك الأشياء لديها أسنان حادة مثل الموس وبصاقه ممكن أن يصيبك بدودة المخ |
| sivri kayalar, derin vadiler, depremler. | Open Subtitles | وديان صخرية حادة جداً شروط الجاذبية متقلبة |
| Bir düşünün, ciddi kafa travmasıyla gelen bir hasta olduğunda, beyni şişiyor ve bu onun kafatası basıncını artırıyor. | TED | عليكم تخيل عندما يأتي المريض مع صدمة حادة في الرأس، يكون دماغه متورماً وهو يزيدُ من الضغط داخل جمجمته. |
| Ölüm nedeni kafasına aldığı sert bir darbe. Anında ölmüş. | Open Subtitles | مات بضربه بألة حادة على رأسه فورا مات على الفور |
| Bir çocuk doktoru olarak görmek zorunda olduğum ilk hastalardan biri Sol'dü, şiddetli solunum yolu enfeksiyonu sebebi ile başvurmuş bir aylık güzel bir bebek. | TED | كانت سول من أوائل المرضى اللذين أشرفت عليهم كطبيبة أطفال، وهي رضيعة جميلة عمرها شهر واحد دخلت المستشفى وهي تعاني من أعراض عدوى تنفسية حادة. |
| keskin bir obje, birkaç ana damarının yarılmasına neden olmuş. | Open Subtitles | طعنة بأداة حادة أدت لتمزقات حادة في عدة شرايين رئيسية |
| Afrika penguenleri hakkında bilmeniz gereken bir şey var ki o da jilet gibi keskin gagaları olduğudur. | TED | ذلك لأن البطاريق الأفريقية.. لها مناقير حادة كالأمواس |
| Bu kız, defalarca tecavüze uğruyor, keskin bir çubukla da tekrar tecavüz ediliyor. dayak yiyor, ısırılıyor ve ölüme terk ediliyor. | TED | تم اغتصاب هذه الفتاة بشكل متكرر، كما تم إدخال عصًا حادة لداخلها عنوةً و تم ضربها و عضها و تركت لكي تموت. |
| Meyve satıcılarının, terzilerin önünden geçerken çok keskin bakışlar ile karşılaştım sanki beni dilimlere ayırırcasına." | TED | سواء مشيت لبائع فاكهة أو خياط، تلقيت نظرات حادة قطعتني إربًا إربًا.“ |
| Oldukça ağır, birçok dönen, keskin şeyler var. | TED | إنه ثقيل نوعًا ما، الكثير من الانحناءات، أشياء حادة. |
| Aslında orakların gerçekten çok keskin olduğunu göstermek için birkaç saniyenizi rica edeceğiz. | TED | ربما يجب علينا ان نؤكد لكم ان هذه الخدعة حقيقية .. وان هذه المناجل حادة فعلا |
| Geçtiğimiz her keskin viraj sonrası sürücü istavroz çıkarırdı. | TED | وطوال رحلتنا كنا نسير عبر منعطفات حادة خطيرة. وكان السائق يؤشر بكلتا يديه على شكل علامة الصليب. |
| Kenarlar eskisi kadar keskin değil, ancak yine de iyi görünüyor. Üstelik tamir gerektiğinde, bunu yapmak da gerçekten kolay. | TED | ربما لا تكون الحواف حادة كالسابق لكنها ما زالت تبدو جيدة وإذا احتاجت الإصلاح، فإن من السهل فعل ذلك. |
| Bir yandan çok keskin çakılarla silahlı avcılar baskın çıkarken diğer yandan yüzgeçlerinde kol kemiği olan dev balıklar. | TED | سيطرت حيوانات مفترسة مسلحة بفكوك حادة الأطراف بجانب أسماك ضخمة بأذرع عظمية في زعانفها. |
| ...ve karartma camlı araba veya kamyonetler veya soluk tenli, yamru yumru ve sivri dişli insanlar. | Open Subtitles | كسيارات أو شاحنات أو آناس شاحبون ذت أسنان حادة |
| Bu adam, ölümünden önce ciddi bir kalp rahatsızlığı yaşamış. | Open Subtitles | نعم، هذا الرجل عانى من نوبة قلبية حادة قبل موته. |
| Sağ dirsek kemiğinde de sert bir cisimle vurulmuş olduğuna dair kanıtlar var. | Open Subtitles | دليل إضافي على إصابة منتشرة بأداة غير حادة على عظم الكعبرة الأيمن أيضاً. |
| Çalıştığım çocukların çoğu oldukça şiddetli travmalara maruz kalmışlardı ve bu durumun altında başka şeyler olabileceğini hissediyordum. | TED | أغلب الأطفال الذين عاينتهم عاشوا تجارب صدمات حادة التي تجعلك تحس أن شيئا آخر يجري |
| Bütün kör aletleri ve atılabilen nesneleri kaldırdığından emin ol. | Open Subtitles | فقط تأكدي من إغلاق كل الأشياء والأدوات غير حادة والمستهلكة. |
| Cinayet silahınız ağır bişey, sersemleten bir kısmı bulunan dökme demir olabilir, | Open Subtitles | سلاح الجريمة التي تبحث عنه ربما يكون ثقيلاً ومربعاً بحافة غير حادة |
| Tek bir mermi, oldukça dik bir açıyla, tesisat yolunda güneş panellerinin hemen sağından ateşlenmiş. | Open Subtitles | رصاصة وحيدة تم إطلاقها من بمسار من زاوية حادة, لتخترق هدفها تماماً بالمنطقة العصبيّة بالمعدة. |
| 35 yaşında beyaz bir adam, akut afazi atağı, geçmişinde travma yok. | Open Subtitles | رجل أبيض يبلغ من العمر 35 عاما، بداية حادة في فقدان القدرة على الكلام، لا يوجد تاريخ للصدمة. |
| O bir canavar, dişleri var, ustura keslinliğinde İri pençeleri, kesici tırnakları | Open Subtitles | انه وحش له أنياب حادة جدا و كفوف قاتلة و مخالب هائلة |
| Çok gergin ve kendimi yanlış bir şeyler söylemiş gibi ya da geri zekâlı gibi hissederim. | Open Subtitles | حادة المزاج و أنني تفهوت بأشياء خاطئه أو انني بدوت كالحمقاء. |
| Size ölüm sebebinin küt ve ağır bir aletle vurulması sonucu gerçekleştiğini ispatlamak için otopsi raporunu da sunacağız. | Open Subtitles | الشهادة الطبية سوف تقدم لتثبت أن الوفاة قد حدثت نتيجة ضربة بأداة ثقيلة غير حادة |
| - Gerçekten keskinler. | Open Subtitles | أنها حادة حقاً أنني أشعر بالسوء |
| -Metalden yapılırlar ve uçları da deriyi delebilecek kadar keskindir. | Open Subtitles | إنها مصنوعة من المعدن و الأطراف حادة بما فيه الكفاية |