| Cesetlerin bulunduğu her iki yerde de Azrail gibi giyinmiş, kapı girişinde duruyordun. | Open Subtitles | وأنتَ تقف في المدخل الخلفي بزيّ حاصد الأرواح |
| Kusura bakma, Azrail'in sesini bastırmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | أسفة، كُنتُ أحاول أن أجعل الصوت يطغي علي حاصد الأرواح. |
| Sally Azrail'den ilk bahsettiğinde... Azrail derken? | Open Subtitles | منذ المرة الأولي التي ذكرت فيها سالى حاصد الأرواح. |
| Bu deşici âlemi yapılacak vakit mi? | Open Subtitles | هل قررت تقمُّس حاصد الأرواح مُسرف الاحتساء الآن؟ |
| - Boston'daki Biçici mi? | Open Subtitles | الحاصد اتقصد حاصد بوسطن؟ |
| Nasıl olur da goblin ve ölüm meleği el ele verir de bir çocuğu bile kurtaramaz? | Open Subtitles | نحن العفريت و حاصد الأرواح. كيف يمكننا أن نفشل في إنقاذ فتاةٍ واحدة؟ |
| Sally kapısını kaçırınca kendisini öldürmeye Azrail'in geldiğini düşünüyordu. | Open Subtitles | نعم،سالى كانت تعتقد أنه كان. هناك حاصد أرواح قد اُرسل ليقتلها بعد أن تركت الباب الخاص بها.. |
| Evet, sanırım Azrail onun alt benliği gibi bir şey. | Open Subtitles | نعم، أعتقد أن حاصد الأرواح كان بمثابة إنذار. |
| Peki ya Azrail kazanır ve Sally'i bu durumdan kurtaramazsak? | Open Subtitles | حسناً، ماذا يحدث إذا فاز حاصد الأرواح؟ ولم نستطع أن ننقذ سالى ؟ |
| Eğer Azrail kazanırsa, onun "kazandığı" anlamına gelir. | Open Subtitles | إذا فاز حاصد الأرواح،أعتقد. أن ذلك يعنى إنه فاز |
| Sırası gelmişken, bu Azrail olayını bana ne zaman anlatmayı planlıyordun? | Open Subtitles | وبالمناسبة، متي كُنتُ تنوي، إخباري بأمر حاصد الأرواح. |
| Öldüyse, muhtemelen sarhoş olup Azrail'e elle muamele falan yapmaya kalkmıştır. | Open Subtitles | لو كانت قد ماتت ففي الغالب لأنها ضلت الطريق وداعبت حاصد الارواح أو شيء من هذا القبيل |
| Azrail tarafından katledilerek öldürülmek hakkında konuşmayı sen başlattın. | Open Subtitles | أنت من بدأ الحديث عن الموت على يد حاصد الأرواح |
| Azrail yüz hatları olmayan kapüşonlu bir iskelettir. | Open Subtitles | حاصد الأرواح هو هيكل عظمي مختبيء تحت عباءة وبلا ملامح للوجه |
| Azrail mısır tarlaları arasından geliyor üstelik yarı Meksikalı yarı Çinli, hapis cezası da yok. | Open Subtitles | حاصد الموت المتجهم قادم من خلال حقل الذرة وهو نصف مكسيكي نصف صيني ولا يأخذ السجناء |
| Bir deşici sorununu bir başka deşiciyi serbest bırakarak çözemezsin. | Open Subtitles | لا يصحّ أن تحلّي مشكلة حاصد رؤوس بتحرير آخر. |
| Ben eskiden, şey olmadan önce... deşici olmadan önce... | Open Subtitles | أتعلمين، قبلما أصبح حاصد الأرواح. |
| Kurbanlarımın mektuplarını saklamak senin yaptığın gibi onların isimlerini duvara yazmaktan gerçekten çok farklı sanki deşici. | Open Subtitles | حسنٌ، كتابة أسماء ضحاياي في خطابات مختلف جذريًّا عن كتابتهم على الحائط... مثلما فعلت، يا حاصد الأرواح؟ |
| Biçici'yi ben hallederim. | Open Subtitles | سأتولى أمر حاصد الأرواح |
| - Biçici. - Boston'daki mi? | Open Subtitles | "الحاصد"- حاصد بوسطن"؟"- |
| Ona Ölüm meleği derlermiş, çünkü bir kere onun radarına girdin mi kaçamazmışsın. | Open Subtitles | لقد كان يُدعى بـ حاصد الأرواح. لأنّ لا أحدَ يفلتْ منهُ في وقتِ عمله. |