| Noel Günü'nü bombalama girişimi bu gece herkesi alarma geçirdi. | Open Subtitles | محاولة تفجير عيد الميلاد جعلت الجميع في حالة تأهب الليلة. |
| Yaratığın son gelişi sebebiyle oluşan kafa karışıklığına rağmen NATO, Birleşmiş Milletler ve koalisyon güçleri kırmızı alarmda bekliyor. | Open Subtitles | بالرغم من الأرتباك الناجم عن الظهور الأخير للمخلوق، الأمم المتحدة والناتو وقوات التحالف لا يزالون في حالة تأهب قصوى. |
| daha fazla ilerleme kaydedene kadar bütün birimler, bölge alarmı. | Open Subtitles | كل الوحدات فى حالة تأهب حتى تعليمات أخرى. |
| Bunları görüp sakın korkma, Tetikte ol ayaklarında ya da patilerinde uyuşukluk hissedersen hemen söyle. | Open Subtitles | أحتاجك في حالة تأهب و أخبرني إن كنت تشعر بالخدر في أقدامك أو في جانبك الأيمن |
| Bazı balıklar ise sanki alarm vermiş gibi yaşam ortamlarında daha çok devriye gezip yavrularıyla daha az ilgileniyor. | TED | وتُمضي بعض الأسماك وقتًا أطول في حراسة حدودها ووقتًا أقل في رعاية صغارها، وكأنها في حالة تأهب قصوى. |
| Vega'nın tecride geçmesini istiyorum. Bütün şehir kırmızı alarma geçsin. | Open Subtitles | أريد فيغا على تأمين، المدينة بأكملها في حالة تأهب قصوى، |
| Ordu ve donanmayı alarma geçir, Sun Yat-sen'i buluncaya kadar liman ve istasyonlara fazladan adam yerleştir. | Open Subtitles | ضع الجيش والبحرية في حالة تأهب وضع رجالا على الموانئ حتى نجد سون يات سين |
| Başkan her altına kaçırdığında, kırmızı alarma geçiyoruz. | Open Subtitles | نحن في حالة تأهب قصوى كل ما عانى الرئيس من إسهال |
| Paraşütçü Birliği alarmda ve Denizciler konuşlandı. | Open Subtitles | قوات 82 محمولة جوا في حالة تأهب و قوات المشاه البحرية في اماكنهم |
| Uzaylı şakası iddialarına karşın NATO kuvvetlerinin kırmızı alarmda oldukları bildirildi. | Open Subtitles | بغض النظر عن الادعاءات بوجود خدعة، فقد بلغنا أن قوات النيتو في حالة تأهب قصوى |
| Hava Kuvvetleri Uzay Komutanlığı füze kanatlarını alarmda tutuyor. | Open Subtitles | قيادة القوات الفضائية صواريخها في حالة تأهب |
| Ağır ve acil bir terörist alarmı verildi. | Open Subtitles | وقد أعلنت حالة تأهب شديدة ضد العملية الإرهابية |
| Kodlanmış bir medya alarmı polislerin hızlı cevap vermesini imkânsız kılar. | Open Subtitles | حالة تأهب وسائل الإعلام المشفرة يمكن أن تجعل من شبه المستحيل على رجال الشرطة للرد بسرعة كافية. |
| Kuvvet koruma alarmı. | Open Subtitles | أحمد منسي حالة تأهب لقوة الحماية |
| Evde herkez Tetikte olsun. | Open Subtitles | جميع أفراد البيت يجب أن يكونوا في حالة تأهب |
| Şizofren ve keştir de... O yüzden Tetikte ol. | Open Subtitles | وأيضاً يعاني من إنفصام الشخصية لذلك إبقى في حالة تأهب |
| - Özel Harekat Tetikte bekliyor. | Open Subtitles | تعرف جيداً ما يعنيه هناك قوات خاصة وُضعت في حالة تأهب |
| Yalnız, saat farkının ne kadar kritik olabileceğini bilmiyoruz ancak alarm durumunda bulunun." | Open Subtitles | نتساءل ما أهمية هذه الساعة .. لنعرف . ولكى نكون فى حالة تأهب وفقاً لذلك |
| Olan şey şu anda elinizde bir kırmızı alarm olması. | Open Subtitles | ما يحدث هو ? أننا قد حصلت على حالة تأهب قصوى في يديك؟ |
| Ofsayt taktiği ile bizi tuzağa düşürmeye çalışıyorlar. Bu yüzden orada dikkatli olun. | Open Subtitles | إنه يحاولون على مصيدة التسلل لنا حتى تبقى في حالة تأهب هناك. |
| Dünya çapında ordular teyakkuzda. Silahlarımız etkisiz. | Open Subtitles | الجيش حول العالم في حالة تأهب أسلحتنا غير مجدّية |
| Platform ekibi alarmda kalın ve pozisyonunuzu alın. | Open Subtitles | فريق منصة، يكون في حالة تأهب. واتخاذ مواقف الخاص بك؟ |
| Başarısız olursa diye hazırda bekliyor olacağız. | Open Subtitles | سنكون في حالة تأهب تحسبًا لفشله |