| Sana Başkan'ın saldırı sonrası planları hakkında Özel bir röportaj verseydim, fikrini değiştirirdin. | Open Subtitles | إن أعطيتك تقريراً حصرياً لخطط ما بعد الاحتلال للرئيسة، فقد تغير رأيك |
| - İyiliği kimse benim kadar çok sevemez. - Bu yalnızca sana Özel olacak. | Open Subtitles | ليس هنالك شخص يحب عمل المعروف أكثر مني سيكون الخبر لأجلك حصرياً |
| WPKV Özel'den ben Dana Bright... | Open Subtitles | معكم دانا برايت من قناتنا حصرياً |
| Yani, bunlar yalnızca aileleriyle birlikte uyuyan kişiler. | Open Subtitles | أعني، أن هؤلاء الناس ينامون حصرياً مع عائلاتهم |
| Buna endogami diyoruz, yalnızca sosyal grup içinde evlilik. | Open Subtitles | نسمي هذا زواج الأقارب الزواج بداخل الطبقة الاجتماعية حصرياً |
| Lanet üst tabaka insanlarla Özel bir toplantı ayarladım. | Open Subtitles | لقاء , تجمع للقشرة العلوية حصرياً |
| Onun en iyi yanı beni Özel olarak sevmesi. | Open Subtitles | أفضل ما في الأمر أنه يحبني, حصرياً |
| Özel haber için söz ver yeter. | Open Subtitles | عديني أن يكون الخبر حصرياً لي؟ |
| Rupert Allan'ı, size Özel çalışması için getirin. | Open Subtitles | أحضِروا "روبَرت آلان" لكي يعمل حصرياً معكُم. |
| Karşılığında Özel erişimini kabul edeceğim. | Open Subtitles | و بالمقابل, سوف أمنحك حقاً حصرياً |
| Karşılığında Özel erişimin sağlayacağım sana. | Open Subtitles | وبالمقابل, سوف أمنحك حقاً حصرياً |
| yalnızca nükleer savaş başlıklarında kullanılıyor. | Open Subtitles | إنها تستخدم حصرياً في الصواريخ النووية |
| Bay Lee yalnızca kasabadaki beyazlara satman için... sana afyon verecek. | Open Subtitles | سيقدم السيد (لي) الأفيون حصرياً لبيعه لأصحاب البشرة البيضاء في المخيم |
| 1981'den önce, Ilizarov cihazı yalnızca Sovyetler Birliği'nde kullanılıyordu. | Open Subtitles | كان جِهاز"إيليزروف "يُستخدم سابقاً حصرياً في الإتحاد السوفييتي قبل عام 1981 |
| Hem et hem de bitki yiyen ayılar gibi gerçek hepçil anatomisini hemen hemen yalnızca bitki yiyen benzer primatlar kıyaslandığında farklılık oldukça belirgindir. | Open Subtitles | مقارنة مع بُـنية آكلات لحوم حقيقية كالدببة التي تأكل لحوم ونباتات، إلى آكلات الثِمار مثل الرئيسات التي تأكل النباتات حصرياً على وجه التقريب، |
| Tarihe bakarsak, evet. yalnızca bunlar. | Open Subtitles | تاريخياً، نعم حصرياً |
| Özel röportaj verin, hemen yayınlarım. | Open Subtitles | أعطني خبراً حصرياً و سأضع الحلويات عليه |
| Isakson'a seninle Özel röportaj yapma koşuluyla, haberi gömmeyi teklif ettim. Kabul etti. | Open Subtitles | عرضت على (اَيسكسون) وقتاً حصرياً معك إن كتم القصة، وقد وافق |
| Tamam... Ya Geomancer'la savaşan diğer meta insanla bir röportaj getirirsem? | Open Subtitles | حسناً ماذا إذا جلبت لك تحقيقياً حصرياً مع ذي القدرات الذي قاتل (جيومنسر)؟ |