| Oanfarkettimki, oncahengameyerağmen varlığı dinginlik veriyordu. | Open Subtitles | لاحظت فجأه أن كل الواقفين فى حضوره و القريبين منه قد أصابهم صمت كامل |
| Mutluluk şansımın sonsuza kadar yittiğini biliyorum, fakat onun buradaki varlığı mutluluğu hatırlatacak, eminim, yüreğimin dayanacağından daha fazlasıyla hem de. | Open Subtitles | أعلم أن فرصتي للسعادة قد تلاشت لكن حضوره سيذكرني بهذا سيكون هذا فوق طاقتي |
| Gelmesini istediğimi söyle. | Open Subtitles | ابحث عن زوجي و قل له أنني أطلب حضوره |
| O, her an Gelmesini bekliyor. | Open Subtitles | أنها تتوقع حضوره الى البيت فى أى دقيقة |
| Eminim ki Memo bugün varlığını hissettirmeye çalışacak. | Open Subtitles | أنا متأكد من أن ميمــو يريد أن يُثبت حضوره اليوم |
| Yani bu dadanmaların onun varlığını hissetmeniz yakın zamanda mı başladı? | Open Subtitles | أتقصدين أن مطاردته لك وشعور حضوره لم يبدأ إلا موخراً؟ |
| Oh, bizim daha böyle kaç şeye katılmak zorunda olduğumuzu hayal bile edemezsin. | Open Subtitles | لا تتصور كم من هذه المناسبات علينا حضوره |
| Şimdi, eğer izin verirseniz katılmam gereken bir toplantı var. | Open Subtitles | والآن, إذا سمحتم لي لدي إجتماع علي حضوره |
| Umarım... zaman zaman, asil varlığının huzurunda olma şerefine erişirim. | Open Subtitles | بأنني أتمنى في ..وقت ما بالحصول على شرف حضوره النبيل |
| Pikanın varlığı platonun en fırsatçı yırtıcılarından ikisinin alışılmadık bir işbirliği gerçekleştirmesine neden olmuş. | Open Subtitles | حضوره اوجد علاقة قرابة مضطربه بين إثنان من اكثر المفترسين الإنتهازيين، |
| varlığı Gon ve yoldaşlarının üstüne karanlık bir gölge misali çöküyordu. | Open Subtitles | حضوره يجثو بظلّ الظلمة" "على مصير (جون) وصديقيه |
| varlığı tam anlamıyla ortadan kayboldu. Daha fazla Kimera Karınca ortaya çıkana kadar beni izleyecek olabilir. | Open Subtitles | حضوره مختفي تمامًا، لعلّي متّبع قبلما يهاجمني نمل (الكيميرا). |
| Bir adam her gün okyanus dalgasını varlığı ile cezbetmeli. | Open Subtitles | كل يوم يجب على الرجل أن يجرب الـ(ين) والـ(يانغ) في حضوره |
| Onun yemeğe Gelmesini pek içime sindiremedim ama June'u üzmek istemedim. | Open Subtitles | ربما عند حضوره للغداء "لكني لاأريد مضايقت"جونس |
| Onun geceliğiyle Gelmesini bekliyorum. | Open Subtitles | كنت أنتظر حضوره إلي بثياب نومه |
| Onun bu akşam Gelmesini istiyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تودِّينَ حضوره |
| Her nerdeyse şunu bilmesini istiyorum Hepimiz onun varlığını hissediyoruz | Open Subtitles | أينمـا كان، أنا أريده أنْ يعلم ،بأننا نستشعر حضوره |
| Şimdi sen ve ben bu adamlara birlikte liderlik edeceksek onun varlığını hissetmeyi iyi öğrenmelisin böylece onu kullanabilirsin. | Open Subtitles | إذا كنت أنا وأنت سنقود الرجال عليك أن تدرك حضوره جيداً لذا ربما تستفيد منه بدلاً من أن يستفيد هو منك |
| - Seni öldürmek isteseydi varlığını ilan etmezdi. | Open Subtitles | إذا كان يريد قتلك لم يكن ليعلن عن حضوره |
| Arkadaşlar bir parti veriyor ve yemekten sonra ben de katılmak istiyorum. | Open Subtitles | أصدقائي يقيمون حفلًا، وأودّ حضوره بعد الظهيرة تلو الغداء. |
| Üniversitede katılmak istediğim bir ders var. | Open Subtitles | هناك صف أريد حضوره في الكُلّية |
| Sana söyledim, katılmam gereken önemli bir işim var. | Open Subtitles | لقد أخبرتك ، لدىّ عملاً مُهماً علىّ حضوره |
| Onun huzurunda ölmek istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أموت في حضوره. |