| Neredeyse bitti, çünkü antilopların hepsi olması gereken yerde sayıca güvendeler. | TED | الآن نحن قريبون جداً لأن الحيوانات البرية كلها حيث يجب أن تكون مع الأمان بعددهم |
| Bu işin sonu ne olacak bilmiyorum, ama şu an tam da olması gereken yerde. | Open Subtitles | لا أعرف كيف سينتهي هذا الأمر, لكن حالياً إنها بالضبط حيث يجب أن تكون |
| Ama senin jölen her zaman ortada olması gerektiği yerde kalıyor. | Open Subtitles | لكن الهلام من يدك يبقى في الوسط تماماً حيث يجب أن يكون |
| Ne olursa olsun onu gitmesi gereken yere ulaştıracağına şüphem yok. | Open Subtitles | ،مهما يحدث أعلم بأنّك سوف تذهب به حيث يجب أن يذهب |
| Teşekkürler fakat tam olmam gereken yerdeyim. | Open Subtitles | شكرًا ولكنني حيث يجب أن أكون تمامًا |
| Belki olması gereken yer orasıdır ve belki orada dünyanın düz olmadığını keşfedebilir. | Open Subtitles | ربما ذلك حيث يجب أن يكون وربما هناك سيكتشف أنّ.. الأرض ليست مسطحة؟ |
| Olman gereken yerdesin, aileni koruyup gözetiyorsun. | Open Subtitles | أنت متواجد حيث يجب أن تتواجد لتعتني بعائلتِك |
| Beni ışıkta, kenarda, olmam gereken yerde tutuyor. | Open Subtitles | أبقيني مضاءً، على الحافة، إلى حيث يجب أن أكون. |
| Sağduyulu olan herkesin olması gereken yerde. | Open Subtitles | حيث يجب أن نكون عندما نتصرّف بمنطقيّة |
| Başardın. Plastik soda şişesi tam da olması gereken yerde duruyor. - Duvarın arkasındaki delikte. | Open Subtitles | عظيم لقد فعلتها، قنينة الصودا البلاستيكية، حيث يجب أن تتواجد... |
| Kalbinin olması gereken yerde bir taş var. | Open Subtitles | لديك حجر حيث يجب أن يكون هناك قلباً |
| Kemiğin olması gereken yerde fibrotik doku var. | Open Subtitles | هناك أنسجة ليفية حيث يجب أن يكون العظم |
| Ben de şimdi onu yapıyorum, General, olması gerektiği yerde değil. | Open Subtitles | أنا أفعل ذلك الآن, أيها اللواء ولكنه ليس حيث يجب أن يكون |
| O söylediği insan. Olması gerektiği yerde. | Open Subtitles | هو مايدعي أنه يكون وموجود حيث يجب أن يكون |
| Bu Posedion'un Üç Başlı Mızrağı. Tam olması gerektiği yerde. Kayalık olması gerekiyordu. | Open Subtitles | هذه قمة بوسيدون تماماً حيث يجب أن تكون |
| Ne olursa olsun onu gitmesi gereken yere ulaştıracağına şüphem yok. | Open Subtitles | ،مهما يحدث أعلم بأنّك سوف تذهب به حيث يجب أن يذهب |
| Kokusu, kendi larvalarının kokusunun tıpatıp aynıdır onu, kendi larvalarının bulunması gereken yere yuvalarına taşımaya başlarlar. | Open Subtitles | رائحتها كرائحة أحد يرقاتهم ويشرعون بسحبها حيث يجب أن تكون يرقاتهم، في عشّهم. |
| Olmam gereken yerdeyim. | Open Subtitles | أنا حيث يجب أن أتواجد. |
| Olmam gereken yerdeyim. | Open Subtitles | أنا في حيث يجب أن أكون |
| Daha verimli araçlar edinmek de olsa, ya da yeni tür araba ve yeni yakıtların kullanımını başlatmak da olsa, olmamız gereken yer burası. | TED | سواء بإيجاد عربات أكثر كفاءة وبناء أنواع من الأسواق لسيارات جديدية ووقود جديد في الطرق هذا حيث يجب أن نكون |
| Gitmemiz gereken yer bu. yapabilir misin? | Open Subtitles | ذلك حيث يجب أن نذهب هل بالإمكان أن تعملة؟ |
| Ya da belki tam olman gereken yerdesin. | Open Subtitles | وربما أنت بالتحديد حيث يجب أن تكون |
| Her kesik tamda olması gerektiği gibi. | Open Subtitles | كل شق، كل قطع، هو تماماً حيث يجب أن يكون |
| Bu yüzden sevkiyatın gitmesi gereken yere gitmesini sağlamanı istiyorum. | Open Subtitles | لهذا أريد منك أن تتأكد بأن الشحنة ستصل إلى المكان حيث يجب أن تكون |
| İşte onu indireceğiniz yer orası. Kamyonu alınca, onu belirlenen yere götürmen lazım. | Open Subtitles | هذا حيث يجب أن تستولي عيها بمجرد الأستيلاء على الشاحنة |