Şu anki bulgularımıza göre bu büyük ihtimalle Dünya'nın içinden çıkıp geliyor. | TED | ما عثرنا عليها حتى الآن محتمل أنها تأتي من داخل الأرض. |
Eğer çok erken yaparsak, Dünya'nın içinde çıkabiliriz. | Open Subtitles | إذا شغلناة قريبا سنظهر ثانيتن داخل الأرض |
Çünkü bu lav gölü Dünya'nın derinliklerindeki muazzam bir ısı kaynağıyla bağlantılı. | Open Subtitles | ذلك أن بحيرة الحِمم هذه متصلة مع مصدرٍ هائلٍ من الحرارة يقبع عميقاً داخل الأرض. |
Levhâların çarpıştığı yerde Dünya'nın derinliklerine batan deniz tabanındaki kaya bünyesindeki ölü planktonlardan aldığı karbondioksiti de beraberinde götürüyor. | Open Subtitles | حيث تتصادم الصفائح، الصخور عند قعر البحر التي تحوي كربون من البلانكتون الميت تُحمل عميقاً داخل الأرض. |
TARDIS'i toprağın altına çekiyorlar! | Open Subtitles | انهم يسحبون التارديس داخل الأرض |
Onunla birlikte toprağın altına girmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تذهب داخل الأرض معها |
Dünya'nın içinde tüm yollardan gezegenin çekirdeğine doğru çöker. | Open Subtitles | داخل الأرض غاصت كافّة المسافة حتى لُب الأرض |
Taal Gölü, Dünya'nın oluşumu sırasında yerin altında kısılıp kalan inanılmaz gücün bir kanıtıdır. | Open Subtitles | بحيرة تال هي بُرْهَان على القوة الهائلة التي حبست داخل الأرض في ذاك الوقت من التكوين |
Bu yaşam biçimleri için gereken enerjinin tamamı Dünya'nın içinden geliyor - yani kemosentezden. | TED | كل الطاقة لدعم أشكال الحياة هذه قادمة من داخل الأرض -- حتى التخليق الكيميائي. |
Dünya'nın içinden getirdiği bilgiler ise, hiçbir zaman bilinmeyecek. | Open Subtitles | البيانات جمعت من داخل الأرض لن يعرف. |