| Dün karın panik içinde bize geldi ve ineğinin öldüğünü söyledi. | Open Subtitles | بالأمس ، جاءت زوجتك إلينا في ذعر وقالت إن بقرتك ماتت. |
| Yani Almanlar panik içinde Fransa'yı yenmeleri iki kat uzun zaman alacak. | Open Subtitles | , لذا الألمان في ذعر أنه سيأخذ منهم مرتين أطول لهزيمة فرنسا |
| Protestanların Katoliklere karşı bu saldırısı ortaya çıkarsa herkes panik olur. | Open Subtitles | أن البروتستانت يخططون لشنّ هجوم ضد الكاثوليك سيكون هناك ذعر وانتقام |
| Sence, sana panik atak konusunu anlatmam bir numara mıydı? | Open Subtitles | تظنُ أن فضفضتي بشأن أن تأتيني نوباتُ ذعر هو تلاعب؟ |
| Upton, muhtemelen Cho ile Vega'yı görünce panikledi suç ortağına teslim olmasını ya da kaçmasını söyledi. | Open Subtitles | الأرجح أنّ (أبتون) ذعر حينما رأى (تشو) و(فيغا)، وقال لشريكه أن يعترف أو يهرب، وقتله بغتة. |
| Gözünü kaybetmiş üçüncü kişiyi getirdiğimizde dışarı çıktım ve panik atak geçirdim. | Open Subtitles | ،عندما أدخلنا ثالث رجل بلا عينين هرعت الى الخارج وأُصبت بنوبة ذعر |
| Eğer haber duyulursa toplu panik yaşanır, isyanlar çıkar. İnsanlar birbirini öldürür. | Open Subtitles | إن أنتشر هذا الخبر فسيصير هناك ذعر عالميّ وسيقتل الناس بعضهم البعض |
| Ben de henüz öğrendim. panik halinde buraya gelmişler. | Open Subtitles | حصلت عليها من فم الحصان كانوا في حالة ذعر فحسب |
| Eddie, şu anda panik içerisindeyim. Seninle konuşmalıyım. | Open Subtitles | إيدي ، أنا في حالة ذعر غريبة أحتاج لأن أتحدث إليك. |
| Bu haber, rakunlar arasında panik dalgasına yol açtı. | Open Subtitles | هذا الخبر قد ارسل رسالة ذعر في قلوب الراكون |
| - Connie, panik yaşanması mümkün mü? | Open Subtitles | كوني هل من الممكن توقع حالة ذعر أكثر من الي رأيناها في روسيا ؟ |
| Her neyse. Tam anlamıyla bir panik atak krizi geçiriyor ve bayılıyor. | Open Subtitles | على أي حال، وقال انه يذهب الى بنوبة ذعر كاملة، وكان يمر بها. |
| Kafede araba kazasına sebep olan bir panik atak yaşadığını belirtmiştin. | Open Subtitles | في المقهى، ذكرتم بنوبة ذعر... ... التي أدت إلى حادث سيارة. |
| Duygu yok, panik yok. Mermi kovanları topluyor. | Open Subtitles | دون عواطف دون ذعر التقط بقايا رصاصه النحاسي |
| panik yapmadan evden çıkmak zorunda kalacağın durumlar oluştur mesela. | Open Subtitles | وأن تسيطري على مشاعرك حتى تستطيعين الخروج من المنزل من غير خوف أو ذعر |
| Belki de panik yüzünden odadan sesler... vesilahlıadamiçerigirerken arka plandaki çığlıklar yükselene kadar... mecburi bir son dakika tartışması olacaktı. | Open Subtitles | ربما مناقشة آخر لحظة حتى تتحول ضوضاء الغرفة إلى ذعر وتصدر صرخات الناس بدخول الرجل المسلح |
| - panik geçirmeme sebep olacak. | Open Subtitles | ماذا ؟ من المؤسف بالنسبة لى أن أتسبب فى حالة ذعر |
| Kafası karışan ve ağların içine sürülen yunusbalıkları panik yapıyor. | Open Subtitles | تشوشها وتقربها الى داخل الشباك، ذعر الدلافين. |
| Upton, muhtemelen Cho ile Vega'yı görünce panikledi suç ortağına teslim olmasını ya da kaçmasını söyledi. | Open Subtitles | الأرجح أنّ (أبتون) ذعر حينما رأى (تشو) و(فيغا)، وقال لشريكه أن يعترف أو يهرب، وقتله بغتة. |
| ...buna rağmen bu korku, salgın boyutlarına ulaştı. | Open Subtitles | على الرغم من هذه الحقيقة، فقد بلغ ذعر أبعادا مقلقة. |
| Biliyorum, paniğe kapıldık ama yeni bir kurban vermektense riske girmeliyiz şef. | Open Subtitles | أي شخص لديه حبة أحقاد لطحنها أعلم أننا في ذعر المخاطرة لكنني أحبذ |
| Halüsinasyon görüyor paranoya var ve bir tür okul dönemi şizofrenisi. | Open Subtitles | .. إنه يعاني من هلوسة بصريه .. ذعر نوع من مرض الفصام |
| bir ruh çağırma toplantısında... şaman duyumsal bir paniği yönetir. | Open Subtitles | في جلسة استحضار الارواح الشامان-الوسيط الروحي - يقود ذعر حسّي |