| Orası tam da beni yenmek üzereyken senin görünüşündeki iblis ortaya çıktı. | Open Subtitles | نسختك الشريرة ظهرت تماماً في الوقت الذي كاد ذلك المكان بالقضاء عليّ |
| Arkadaşımın götürüldüğü yer Orası. Bir an önce gitmeliyim Oraya. | Open Subtitles | ذلك المكان الذي اخذت إليه صديقتي يجب ان اذهب لهناك |
| Evet beyin dalgalarını incelemek için. Bu yüzden Oraya baktım. | Open Subtitles | نعم لدراسة إدراكه الحسي لهذا السبب بحثت داخل ذلك المكان |
| O zamandan beri, orada burada, O yer senin, Bu yer benim. | Open Subtitles | ومنذ ذلك الحين... .. هنا وهناك ، وهذا المكان ، ذلك المكان. |
| orada hala, Felsefe Taşı ile ilgili devam eden araştırmalar olduğunu duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت أن أبحاثا كانت تجرى على حجر الفلاسفه في ذلك المكان |
| Bana ne olduğunu bilmiyorum. Sanırım Bu yer bana kafayı yedirtiyor. | Open Subtitles | لا أدري ما الذي دهاني أعتقد بأن ذلك المكان يصيبني بالهلع |
| "Orayı ele geçirmek istedim ve bunu başardık da." | Open Subtitles | لقد اردت أن نسيطر على ذلك المكان و أنتم تعلمون أننا فعلنا |
| CO: Dün beni Washington Sokağı'ndaki o yere gönderdin, şimdi zehirli sarmaşık döküntüsüyle kaplandım. Yani, günlerimiz böyle şeylerle dolu geçti. | TED | كايتريا أونيل: لقد ارسلتني إلى ذلك المكان في شارع واشنطن أمس، والآن فأنا مغطاة باللبلاب السام. هذا هو ما ملأ أيامنا. |
| Ve o yeri kutsal tutmaya çalışmak bence çok önemlidir. | Open Subtitles | وأعتقد أنه أمر بالغ الأهمية أن تبقي ذلك المكان مقدّساً |
| Orası benim için çok boğucuydu ama nedense sizin için değerli oldu. | Open Subtitles | ذلك المكان كان يخنقني جدا لكنه أصبح بطريقةٍ ما مهمًّا لكم جميعا |
| Sağlam bir yer ama neden Orası hala anlamış değilim. | Open Subtitles | المكان خالي لكن مازال ليس لديّ الإجابة لِلما ذلك المكان |
| Bu iyi oldu işte. Orası biraz havasızdı sanki. | Open Subtitles | هذا جيد, لم أتمكن من التنفس في ذلك المكان |
| - Evet de başka ne için gitsin ki Oraya? | Open Subtitles | وللعلم، لابدّ أنّها عاهرة قذرة، لأنّ ذلك المكان كان مزبلة. |
| Dinle, Oraya uyuşturucu operasyonu için gittik ve yaptık da. | Open Subtitles | إسمع، لقد إقتحمنا ذلك المكان لضبط .المخدرات، وهذا ما فعلناه |
| Hayır, demek istediğim O yer pek kolay değildir ve istediğiniz şekilde de yaparsak daha fazla hazırlık yapmamız gerekiyor. | Open Subtitles | .. كلا، أعني أن ذلك المكان ليس سهلاً .. و إذا قمنا بالأمر كما ترغبين فلابد أن نستعِد أكثر |
| Zaman çizelgesine göre çocuklar evsize burada taksi sürücüsüne burada, bisikletliye burada, sonra gölün orada koşan insanlara saldırdılar. | Open Subtitles | في هذا المكان ضد الرجل المشرد و في هذا المكان مع سائق الأجرة في ذلك المكان مع قائد الدراجة |
| Hayır. Bu yer inanılmaz. Sürüyle lazer ve radar var. | Open Subtitles | لا,ذلك المكان خطير أنه ملئ بالليزر والرادار |
| O iki ihtiyara Orayı alacağımızı yazacağım. | Open Subtitles | سأكتب لأصحاب ذلك المكان وسنخبرهم بأننا سنأخذه |
| Peder, siz söyleyin. o yere geri dönmek delilik. | Open Subtitles | أبتاه،قل له،أنه من الجنون العودة إلى ذلك المكان |
| o yeri dokuz yıl önce ilk kez gördüğü zaman, kalbinin yerinden fırlayacakmış gibi hissettiğini hatırladığını söyledi. | TED | قالت لي كيف انها تتذكر تسارع دقات قلبها حينما رأت ذلك المكان للمرة الأولى منذ تسع سنوات |
| Peki, ben bile bilmezken... o yerin neresi olduğunu sen nereden bileceksin? | Open Subtitles | وكيف يمكن أن تعرف ما هو ذلك المكان وأنا لا أعرفه حتى؟ |
| Burası senin ve en az 3 milyon ederi olmalı. | Open Subtitles | إنك تملك ذلك المكان إنه يساوي على الأقل ثلاثة ملايين |
| Böyle bir yerde çalışmak da çok canımızı sıkmıyor tabii ki. | TED | ،وأن القيام بهذا في مثل ذلك المكان لن يتسبب في أضرار |
| İşte geldik. Pekala, Bu yeri şapkadan seçmiş olduğun için, kardeşim öldü. | Open Subtitles | حسنا طالما أنت ألتقطت ذلك المكان خارج القبعه فأن أخى قد مات |
| orada ışık görememizin sebebi, oradan bize doğru gelecek ışığın olay ufku tarafından yutulması. | TED | إن سبب عدم رؤيتنا للضوء القادم من هناك، هو أن الضوء الذي يمكن أن يأتي إلينا من ذلك المكان قد ابتلعه أفق الحدث |
| Bahse varım yarınız Bu yerin adını duymamıştır. | TED | أراهن أنّ نصفكم لم يسمع من قبل قط عن ذلك المكان. |