| Afedersiniz, bunu sessizce yapabiliriz ya da büyük bir yaygara koparabilirim. | Open Subtitles | معذرةً, هل يمكننا عمل ذلك بهدوء أو يمكنني عمل ضجة كبيرة؟ |
| Kulaklarımla ilgili bir sorunum var. Gürültüyü sevmiyorum. sessizce yapın. | Open Subtitles | لدي مشكلة غريبة في أذني أكره الضجة لذا أفعلوا ذلك بهدوء |
| Ve bunu yaparken de sessizce bir Sevgililer Günü hikayesi anlatın. | Open Subtitles | و بينما أنتم تفعلون ذلك بهدوء سنتكلم عن القليل من تاريخ عيد الحب |
| Ama bunu sessizce yapmak istiyor. Ne kadar sessiz, o kadar iyidir. | Open Subtitles | لكنهُ يريد ان يفعل ذلك بهدوء والهدوء أفضل |
| Besbelli, evet, onu bulmak çok önemli ama sessizce halledersen minnettar olacak insanlar var. | Open Subtitles | من الواضح أنه , أجل إيجادها هو أهم شيء لكن لو فعلت ذلك بهدوء هناك بعض النّاس الّذين سيقدّرون هذا |
| Ölmek istiyorsan lütfen sessizce öl. | Open Subtitles | إذا ما قررت الموت, من فضلك, افعل ذلك بهدوء. |
| Neden sessizce buradan uzayıp bu konu üzerinde çalışmıyorsun? | Open Subtitles | لماذا لا تذهب بعيدا وتعمل على ذلك بهدوء ؟ |
| sessizce veya kan revan içinde yok olabilirsin ama iki şekilde de kesin olan, yok olacağın. | Open Subtitles | يمكنك الموافقة على ذلك بهدوء أو بدموية لكنّك موافق على أيّ حال. |
| Malı sessizce geri getirin. | Open Subtitles | فقط أعدالمخدر و افعل ذلك بهدوء |
| Dini değerleri kökünden kazırız ama biz bunu sen istifa etmeden önce sessizce yaparız. | Open Subtitles | سوف نقرب إليكِ اليمينيين المتدينين -لكن سنفعل ذلك بهدوء قبل استقالتك |
| Bu konuyu sessizce düşünelim. | Open Subtitles | لنفكّر في ذلك بهدوء |
| Bunu sessizce halletmeliyiz. | Open Subtitles | علينا أن نفعل ذلك بهدوء |
| sessizce yiyiver; kimsenin ruhu duymaz. | Open Subtitles | تفعل ذلك بهدوء. لا أحد يعرف . |