| bu yüzden savaşı özlüyorlar. Bizim de bunu anlamamız ve toplumumuzdaki bu sorunu çözmenin yollarını bulmamız gerekiyor. | TED | ذلك سبب افتقداهم لها، وذلك ما يجب علينا أن نفهمه وأن نصلحه من بعض النواحي في مجتمعنا. |
| Belki de bu yüzden öyle tuhaf biri olmuştur. | Open Subtitles | قد يكون ذلك سبب كونه غريبا بعض الشيء. . . |
| Herhalde, özür dileyebilmek için istemiştir. Beni, bu yüzden aradı. | Open Subtitles | أعتقد أنها إتصلت للإعتذار، ذلك سبب إتصالها بي |
| O yüzden hiç kaçanımız yok. | Open Subtitles | ذلك سبب أنه لم يحدث أبدا آي هرب للعبيد من بيتك |
| Demek O yüzden kanepenin üstüne battaniye koyuyorsunuz? | Open Subtitles | ذلك سبب حاجتك لبطانية على الأريكة، صحيح؟ أراهن على أنها خضراء اللون |
| Arrowhead'deki bu ev, bir tür tarikata ev sahipliği yapıyorsa ve Sakelik orada büyüdüyse, dizinin onu çekmesinin sebebi bu olabilir. | Open Subtitles | إن كان هذا المنظل بيتا لطائفة ما ،وتربت ساكليك هناك قد يكون ذلك سبب انجذابها للبرنامج |
| Çok sevdim. Ben de buraya tam olarak Bunun için gelmiştim! | Open Subtitles | احب ذلك جداً, ذلك سبب قدومي إلى هنا بالظبط |
| Görüşmelerde iyi değilimdir. bu yüzden Harvard'a girememiştim. | Open Subtitles | فأنا لا أبلي جيدا في المقابلات ذلك سبب عدم التحاقي بهارفارد |
| Dün sabah da bu yüzden mi çimlerin üzerinde kendinden geçmiştin? | Open Subtitles | حقاً ؟ هل ذلك سبب فقدانكِ للوعي في الساحة صباح الأمس ؟ |
| Bana bu yüzden ihtiyacın vardı. Basman gereken tam da doğru düğmeyi biliyordun. | Open Subtitles | ذلك سبب حاجتك لي , عرفت الزر الصحيح لتضغطي عليه |
| bu yüzden senin burnun kan içinde, benim de kafamda bir yumru var. | Open Subtitles | ذلك سبب تدفق الدم من أنفك و أنا لدي تكتل في رأسي |
| bu yüzden çocuklar verdiğini alır.. | Open Subtitles | كلا، ذلك سبب محبتنا لهم ولكن يحبهم الأطفال، |
| İşte bu yüzden birisi ayaklarını yere bastırmalı. | Open Subtitles | ذلك سبب احتياجك إلى شخصٍ يساعدك على البقاء صامداً |
| bu yüzden bu konuşmanın uzayabildiği kadar uzamasına izin veriyorum. | Open Subtitles | ذلك سبب سماحي لاستمرار هذه المحادثة بمدة ما أخذته |
| Ben de O yüzden başka bir şey alamadım ya. - Çekici araç geldi. | Open Subtitles | و ذلك سبب أنني لم أسرق شيئاً آخر لقد جاءت الشاحنة و سحبتها |
| Ben de O yüzden başka bir şey alamadım ya. - Çekici araç geldi. | Open Subtitles | و ذلك سبب أنني لم أسرق شيئاً آخر لقد جاءت الشاحنة و سحبتها |
| Bence yaralanma O yüzden meydana geldi. | Open Subtitles | لذلك إظطررتُ إلى تقييده و أظن أن ذلك سبب له بعض الجروح |
| Bobby Amca'nın çöp tenekesinin yanındaki bir teknede yaşamasının da sebebi bu işte. | Open Subtitles | ذلك سبب أن عمك بوبي يعيش بقارب بري بجوار مكبّ نفايات |
| -Evet. Dinamitten. Ama ölüm sebebi bu olamaz. | Open Subtitles | أجل، من المتفجرات لكن لا يمكن أن يكون ذلك سبب الوفاة. |
| Bunun için gelmedik mi buraya? | Open Subtitles | ألم يكن ذلك سبب وجودنا هنا في المقام الأول؟ |
| Dersten sonra kalmanızı istemesinin nedeni bu değil mi? | Open Subtitles | الم يكن ذلك سبب طلبه منك للبقاء بعد الصف؟ |
| Telgrafın sebebi buydu, böylece tüm bu sebepler olmayacaktı, ki benim çılgınlığımın telafisi olanaksızdı. | Open Subtitles | ذلك سبب ارسالي للبرقية لتختفي هذه الاسباب حتى يكون جنوني قابل للعلاج |
| Ulusal Müzenin yıkılmasının ardından neredeyse beş ay geçmek üzere ve yıkıma neyin sebep olduğu ise meçhuliyetini hâlâ koruyor. | Open Subtitles | قريبا ستكون قد مضت خمسة اشهر منذ اليوم الذي حطم فيه المتحف الوطني، ورغم ذلك سبب الحادثة لا يزال مجهولا. |