| Çatıya gitmeden önce bir çeşit meditasyon müziği dinkediğini duydum. | Open Subtitles | سمعته يستمع لنوع من موسيقى التأمل ، قبل ذهابه للسطح |
| Anlaşılıyor ki adam gece şehirde tek başına, Peace Corps'a gitmeden önce ülkeyi baştan başa kateden bir gezi yapıyor. | TED | وقد اتّضح أنه وحيد في البلدة الليلة يقود سيارته في رحلة عبر البلاد قبل ذهابه إلى "بيس كوربس" -وكالة تطوعية- |
| Çok harika, her gün onu buraya getirmek zorunda kalıyorum sadece okula gerçekten gittiğini görebilmek için. | Open Subtitles | رائعة لدرجة أني كل يوم أوصله للمدرسة بنفسي صباحاً فقط لأتأكد من ذهابه |
| Her biriniz, inciye basın ve yalnızca gitmek istediğiniz yeri düşünün. | Open Subtitles | ، كلٍ منكم يقف على لؤلؤته ! ويـُفكّـر في مكان ذهابه |
| İşe giderken yolda ki bisikletli birini öldürmek... ...ve kuzeninizi tam bir ahmak olduğu için ipe asmayı istemek. | TED | بمكان تخبئين فيه جثته بعد ان تقتليه اثناء ذهابه الى العمل وان تدهسي ابن عمك لانه رجل احمق .. نعم .. نعم |
| Hayır, isimsiz kumarbazlar toplantısı gibi bir şeye gideceğini söylemişti. | Open Subtitles | لا هو قال شيئا بخصوص ذهابه الى لقاء القمار او ماشابه |
| Evet, yaratıkla buluşmaya gitmeden önce gördüm. | Open Subtitles | بلى ، لقد التقيته قبل ذهابه لمقابلة الكائن الفضائي |
| Her gün bir sürpriz paket getiriyor ve gitmeden önce beni öpüyor. | Open Subtitles | إنه يقوم بتوصيل الطعام كل يوم ويقبلني قبل ذهابه |
| Ertesi gün iş görüşmesine gitmeden önce kayganlaştırıcı kabın içini boşaltıp yerine yapıştırıcı koymuş. | Open Subtitles | لذافياليومالتالي، قـبل ذهابه إلى الإجتـماع الخاص بالعمل قـامبإفـراغالمـزلّق، وقـام بإستـبداله بـغـراء |
| Her sabah işe gitmeden önce masada oturur ve bir fincan kahve eşliğinde gazetesini okurdu. | Open Subtitles | وكل صباح قبل ذهابه للعمل كان يجلس أمام الطاولة ويقرأ الصحيفة ويرتشف القهوة |
| Nereye gittiğini de söylemedi, çok sinirliydi. | Open Subtitles | ،إنه لم يذكر مكان ذهابه و لقد كان غاضباَ |
| Belki parktan ayrıldıktan sonra nereye gittiğini gösteren bir görüntü alabiliriz. | Open Subtitles | ربّما نتمكّن من إيجاد تطابق لمكان ذهابه بعد مُغادرته الموقف. |
| gitmek istemediğini söyledi. Ben de gitmesi gerektiğini söyledim. | Open Subtitles | قال بأنه لايرغب بالذهاب وانا أصر على ذهابه |
| Dün gece onu görmeye giderken kaza yapmış. | Open Subtitles | لقد تعرّض لحادث سيارة أثناء ذهابه لرؤية الجثة ليلة البارحة |
| Benim pozisyonumdaki bir adam için nereye gideceğini söylemesi pek de hayırlı olmaz. | Open Subtitles | حسناً, رجل بمثل منصبي لن يظل على قيد الحياة طويلاً لو أفصح مقدماً عن مكان ذهابه |
| gideli bir saat oldu. | Open Subtitles | لقد مر على ذهابه أكثر من ساعة. |
| Gerçekten de kendini öldürtebileceği bir savaşa gitmesi konusunda ona katılıyor olamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنكِ أن توافقيه على ذهابه إلى الحرب .حيثيتسبببمقتله. |
| Astsubay Curtin yurtdışına çıkmadan önce kapsamlı bir tarama yaptırmış yani kapsamlı diyorum. | Open Subtitles | لقد خضع الضابط كورتين إلى فحص طبي مشدد قبل ذهابه لما وراء البحار وأعني بمشدد لا إصابة بالهيربس |
| Takmak istemiyorum ama Gitmesini de istemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أريده، لكنّي ، لا أريد ذهابه |
| Paskalya için evinize gitmekten bahsediyordu. | Open Subtitles | لقد ذكر شيئاً بخصوص ذهابه إلى منزلكِ في عيد الفصح |
| Joseph kaybolmadan önce nereye gittiğine dair bir ipucu bıraktı mı? | Open Subtitles | هل اعطى جوزيف اي اشارة الى مكان ذهابه عندما اختفى؟ |
| Kısa zaman içinde öğreneceği gibi, gittiğinden beri çok şey değişmişti. | Open Subtitles | انهفيوقتقريبكماتعلم، لقد تغير الكثير منذ ذهابه. |
| Oraya gidişi, evlilikle alakalı sorunlar yaşadığına dair bir kanıt niteliği taşıyor öyle değil mi? | Open Subtitles | ألا يدعم ذهابه لهناك إدعاءات وجود مشاكل زوجية؟ |
| gitmesinin sebebi vücudunun görüntüsü ile ilgili bir endişesi olmasıydı ve bunun altında yatan sebebi keşfetmek istiyordu. | TED | وسبب ذهابه إلى هناك هو أنه كان لديه خوف من صورة جسده، وأراد استكشاف ما وراء ذلك. |