| Ama hemen öğrenmek istiyorum. Çünkü bu, ağabeyimin gücünün ardındaki sırla alakalı. | Open Subtitles | أودّ أن أعلم الآن، لأن ذلك ذو صلة بسرّ القوّة الغامضة لأخي. | 
| İşini çok seviyor, gurur duyuyor ve bu da işle alakalı. Göz seviyesinde neler varmış? | Open Subtitles | يحب عمله وفخور به إذا هذا ذو صلة بالعمل إذاً، ما الذي بمستوى نظره؟ | 
| Orduyla ilgili bir şey ya da sıradışı bir şey? | Open Subtitles | شيء ذو صلة بالعسكرية, أو ربما مجرد شيء أستثنائي ؟ | 
| Bu ilgili teoriyi okumamı sağlayan akıllı bir tablet. | TED | وهو حاسوب لوحي ذكي و الذي يمكنني من قراءة نظرية ذو صلة. | 
| O terimin aslında hâlâ kültürel olarak konuyla ilgisi var. | Open Subtitles | هذا المصطلح في الحقيقة لازال ذو صلة ثقافياً | 
| Zekâ geriliği ve meme kanseriyle doğrudan bağlantılı. | TED | وهي ذو صلة مباشرة بالإعاقة الفكرية وسرطان الثدي | 
| Kendisi bir kanıya vardı ve söz konusu kanı, sadece konuyla alakalı değil, ayrıca dava için gerekli. | Open Subtitles | إنه مؤهل لقول رأيه، وقول الرأي ليس فقط ذو صلة بالقضية، بل لابد منه | 
| Geçen birkaç yıdır duyuyorsunuz, dünya Saddam Hüseyin artık iktidarda olmadığı için daha güvenli. Doğru olabilir, ama tamamen alakalı değil. | TED | سمعتم في السنوات القليلة التي مضت، أن العالم مكان آمن أكثر لأن صدام حسين ليس بالحكم. قد يكون هذا حقيقي، لكنه ليس تماما ذو صلة قوية. | 
| Otis Williams davasıyla alakalı bir delil yolladı mı size? | Open Subtitles | هل أرسل إليكَ أيّ دليل ذو صلة بقضيّة (أوتيس وليامز)؟ | 
| - Bu konuyla alakalı olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أن هذا ذو صلة بهذه المحادثة | 
| Chicago'da, üzerinde çalıştığım bir miras davasıyla alakalı. | Open Subtitles | إنه ذو صلة بقضية العقارات التي أعمل عليها بـ"شيكاغو" | 
| Öyleyse, itirazım var. Konuyla fazla alakalı. | Open Subtitles | حسناً، إذن، اعترض، أنه ذو صلة جداً | 
| Gökyüzünün neyle ilgili olduğu bilinmeyen... bir buyruğu, Tanrı'nın anlamı... çözülemez bir isteği gibi. | Open Subtitles | مثل أمر قضائي من السماء ذو صلة لشيء غير معروف مثل أمر من الله | 
| Artmış konuşmalar ama ilgili bir şey görünmüyor. | Open Subtitles | ثرثرات مُتزايدة، ولكن لا شيء يبدو ذو صلة | 
| Onun fikri sadece ilgili olmakla kalmayıp dava için önemli de. | Open Subtitles | إنه مؤهل لقول رأيه، وقول الرأي ليس فقط ذو صلة بالقضية، بل لابد منه | 
| Emin değilim ama köpeğimiz davayla ilgili bir şey bulmuş olabilir. | Open Subtitles | فقط .. أعتقد بأن كلبي وجد شيئًا ذو صلة | 
| -Tıbbi yardımla ilgili bir şeyler. | Open Subtitles | شيء ذو صلة بالمساعدة الطبية | 
| Bunun konumuzla ne ilgisi var? -Bay Krasny'le ilgili yazdıklarımın. | Open Subtitles | هل المقالات التي كتبتها عن السيد (كراسني) ذو صلة بالحادثة؟ | 
| Paul Spector'un, Peter Baldwin'in çalışma tarzıyla ilgisi var. | Open Subtitles | والأمر ذو صلة بطريقة قتل "بول سبيكتور"، أو "بيتر بالدوين" | 
| Ki bunlar altmışlı yılların ortalarına kadar tanınmıyordu. Konuyla tamamen bağlantılı olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | والتي لم تكن قد أدخلت حتى منتصف الستينات أعتقد أن هذا ذو صلة بالموضوع | 
| İklim Zirvesi ile bağlantılı olabilecek bir şey var mı araştır. | Open Subtitles | حاول إيجاد أي شيء ذو صلة بقمة الاتحاد الأوروبي |