| Bak, tek yapman gereken, ona şifreyi sormak. Bilgileri alır almaz, işimiz bitecek. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو سؤاله عن كلمة السر حالما يقولها سنعود احراراً |
| Belki de bunu, beni suratımın ortasından vurduktan sonra kendisine sorabilirsin. | Open Subtitles | ربما يمكنك سؤاله بعد أن يصيبني في وجهي حسناً ربما أفعل |
| Bu, bir yabancıyla yatıp kapıdan çıkarken adını sormaya benziyor. | Open Subtitles | هذا كمعاشرة شخص غريب، ثم سؤاله عن اسمه عند الرحيل. |
| Kocana gelince, bilmiyorum. Ona sormalısın. | Open Subtitles | بالنسبة لزوجكِ لا أدري، يجدر بكِ سؤاله بنفسكِ |
| Ona, komşularıyla kıyasla bulunduğu noktaya nasıl geldiğini sorabiliriz. Sadece şans mı, kader mi, yoksa başka birşey mi? | TED | يمكننا سؤاله كيف وجد في هذا الموقع تحديدا.. بالمقارنة مع جيرانه.. هل كان ذلك بمحض الصدفة، قدر، أم ماذا؟ |
| Sadece sor. Ona sadece kolon kanserinin süreci hakkinda sor. | Open Subtitles | إسأليه سؤالاً فحسب، بوسعك متابعة سؤاله عن حالة قولونه |
| Bu taktikler müşterilerinizle işe yarayabilir, ...ama onlar burada çalışmıyor. Sorusuna cevap ver. | Open Subtitles | تلك الحركات قد تنفع مع زبائنكِ ولكنّها لن تنفع هنا، اجيبي على سؤاله |
| Ona sormak istediğim bir sürü şey var, mesela gezegenler. | Open Subtitles | لدي الكثير من الأمور أود سؤاله عنها كالكواكب, أنت تعلم؟ |
| Çoğu insan, bu sohbetleri, eğer bu bizim son sohbetimiz olsa bu kişiye ne sormak isterim veya bu kişi benim için ne anlam ifade ediyor diye düşünüyor. | TED | نظرة الكثير لها هي لو أن تلك كانت المحادثة الأخيرة فما الذي أود سؤاله وقوله للشخص الذي يعني لي الكثير ؟ |
| Askeriyedeki görevi hakkında birkaç soru sormak istiyoruz. | Open Subtitles | نحن فقط نريد سؤاله بضعة أسئلة حول خدمته العسكرية. |
| sorabilirsin Hiç bir MacDonald's McDeal çayı yapmıyor artık! | Open Subtitles | يمكنك سؤاله عنها. لايوجد مطعم لماكدونالدز في أي ناحية يقومون بهذا النوع بعد الان |
| - Kendisine sorabilirsin. - Pek bir söylemeyeceği içime doğdu. | Open Subtitles | يمكنك سؤاله , لدي شعور أنه لن يقول الكثير |
| Garip bir şey yapmıştı, ama ona bu konuyu sormaya cesaret edemedim. | Open Subtitles | ماذا حدث؟ لقد قام بفعل شيء غريب، ولم تستطع نفسي سؤاله عن ذلك |
| Sanırım kız arkadaşı olup olmadığını sormaya çalışıyor. | Open Subtitles | أعتقد ان ما تحاول سؤاله هو, هل لديه صديقة؟ |
| Bunun için senatodan vazgeçmek konusunda istekli olup olmadığını kendine sormalısın. | Open Subtitles | ما عليك سؤاله لنفسك هو إما أنك ترغب بالتنازل عن منصب السيناتور مقابل ذلك أم لا |
| - Ona herşeyi sorabiliriz. - Ben sorayım, ben sorayım! | Open Subtitles | تستطيع سؤاله أى شيئ الآن دعنى أنا دعنى أنا |
| Daha önce hiç terlik yemiş mi muhakkak sor. | Open Subtitles | احرص على سؤاله ان كان قد ضُرِبَ بالحذاء؟ |
| "Bundan öte bir şey yok mu?" Sorusuna cevap arıyor artık. | Open Subtitles | ،هذا ما يطلبه من ربه يا دكتور هو إجابة سؤاله |
| Kendinize sormanız gereken ilk soru şu olmalı: Bundan korkmalı mıyız? | TED | السؤال الآخر الذي ينبغي عليكم سؤاله هو، هل ينبغي علينا الخوف منه؟ |
| Bu yüzden kendine sorman gereken tüm bunları yapmana değecek ne var? | Open Subtitles | ما عليك سؤاله لنفسك هو ما يجعل كل هذا الهراء مُستحقاً بالنسبة لك |
| -Bu soruyu tek cevaplayabilecek kişi, tasarımcısı Keith Orbit | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي أستطيع سؤاله هو مصممه ـ كيث أوربت ـ |
| Ne yazık ki biz bunu ona soramayız çünkü kayıp. Krista da öyle. | Open Subtitles | بشكل مؤسف , لايمكننا سؤاله بسبب أنه مفقود , وكذلك كريستا |
| Freddie'ye sizin yayınlanmamış eserlerinizden bahsettiğimde bana şu soruyu sordu "Böyle bir şeyin ederi nedir?" | Open Subtitles | حين أخبرت فريدي عن كتابك غير المنشور ...سؤاله لي كان ما الذي يساويه شيء كهذا؟ |
| Bu ona soru Sormayı deneyemeyiz anlamına gelmez. | Open Subtitles | هـذا لا يعـني بالضـرورة بأنه لا يمكننا سؤاله بضعة أسئلـة. |
| Hard diski niye başka yere götürmüyor anlamıyorum ve ona mesajı soramam çünkü bunu bilmemem gerekiyor. | Open Subtitles | لا أفهم لماذا لا ينقل قرص التخزين و لا أستطيع سؤاله عن الرساله لأن من المفترض أني لا أعلم بها |
| Soğan soyarken biIe soramaz mıyım? | Open Subtitles | إن لم أستطع سؤاله وهو يقشّر بصلة؟ |