| Annemin mezarına çiçek götürmeme izin verdi, hem de beleşe. | Open Subtitles | لقد سمح لي بأخذ الزهور لوضعها على قبر والدتي بالمجان |
| Daha da yakınlaşmaya başladığımızda yaptıklarını görmeme ve fotoğraflarını çekmeme izin verdi. | TED | ومع توطيد صداقتنا، سمح لي أخيرًا أن أشاهده وهو يفعل ذلك وأن أوثقه. |
| Onu uzun süre fotoğraflamama izin verdi, ve yüzünü ışığa bile döndü sanki onu daha iyi görmemi istiyormuş gibi. | TED | لقد سمح لي بتصويره لوقت طويل نسبياً، وحتى أنه قام بتدوير رأسه تجاه الضوء، كما لو أنه أراد أن أراه بصورة أفضل. |
| Yani, resmi boşanma için beklerken evde kalmama izin veriyor, bu çok güzel bir şey çünkü ona karşı pek iyi değildim. | Open Subtitles | بينما أنتظر الإنفصال القانوني لقد سمح لي بالبقاء في منزله وهذا لطيف منه لأنني لم أتصرف بشكل جيد على الإطلاق |
| seninki değil Babam evin önündeki yolda yavaş kullanmama izin verirdi. | Open Subtitles | أبي سمح لي بأن أقودها ببطء عند الممر أنا سائق ماهر |
| İşte buradasın. Beni Rufus aldı içeri. Umarım senin için sakıncası yoktur. | Open Subtitles | ها قد جئت , روفوس سمح لي بالدخول اتمنى الا تمانع ذلك |
| Onunla konuşup yardımcı olabileceğimi anlamasını sağlasaydın yalnızca bana izin verseydi... | Open Subtitles | إذا تحدثتي معه وجعله يدرك انني أستطيع المساعدة إذا سمح لي |
| Bakın, onu düzeltemem ama izin verirse ona yardım edebilirim. | Open Subtitles | اسمعا، لا أستطيع علاجه لكن أستطيع مساعدته إذا سمح لي |
| Sorun değil. Babam arabayı garaj yolunda sürmeme izin vermişti. | Open Subtitles | لقد سمح لي أبي بإرجاع السيارة إلي الطريق |
| Kendi çubuklarını bile kullanmama izin verdi. | Open Subtitles | حتى أنه سمح لي بإستعمال أعواد الأكل الخاصة به |
| Burada yuvalanmama izin verdi. | Open Subtitles | ، وكنت في حالة سيئة جداً . لذلك سمح لي بالاختباء هنا |
| Onlarla takılmama izin verdi ve ben de onların saygısını kazandım. | Open Subtitles | سمح لي الدخول بينهم، وأنا كسبت احترامهم. |
| Son haftalarda yaşanan karanlık olayların ışığında Profesör Dumbledore bir Düello Kulübü kurmama izin verdi. | Open Subtitles | نظرا إلي الأحداث السيئة التي حدثت فى الأسابيع الأخيرة فقد سمح لي الأستاذ دومبلدور بالبدء بنادي المبارزة هذا |
| Bu hafta sebzeci onunla dolaşmama izin verdi. | Open Subtitles | في العطلة الأسبوعية، سمح لي بائع الفاكهة بالتجوال معه في عربته في أنحـاء الحيّ. |
| Bu varlıkların Bir kim silme anıları beni son kez sonra ne oldu hatırlamak izin verdi. | Open Subtitles | أحد الذين يمحون الذكريات سمح لي أن أتذكر ماذا حصل آخر مرة ساعدتكم فيها |
| Ömür boyu her gün onu korkutmama izin verdi. | Open Subtitles | سوى أنه سمح لي أن أرعبه كل يوم من حياته البائسة |
| Benim polis arabasının içinde oturmama izin veriyor. | Open Subtitles | هو سمح لي بالجلوس في سيارة الشرطة الخاصة به |
| Milo kendisi yokken burada kalmama izin veriyor. | Open Subtitles | مايلو) سمح لي بالاقامة هنا) بينما هو غير موجود |
| Babam yavaşça kullanmama izin verirdi. Ben mükemmel bir sürücüyüm. | Open Subtitles | أبي سمح لي بأن أقودها ببطء عند الممر أنا سائق ماهر |
| Derslere gitmem için erken çıkmama izin verirdi. | Open Subtitles | لقد سمح لي بالمُغادرة مُبكراً لأحضر الفصول. هنالك كنتُ عندما اتّصلتم بي. |
| Sonunda, mektubu elimden aldı ve okudu. | Open Subtitles | و في النهاية سمح لي بالذهاب و قمت بقرائتها |
| bana izin verseydi oraya memnuniyetle çıkıp konuşurdum. | Open Subtitles | ساكون مسروره لو ذهبت والقي الخطاب اذا سمح لي |
| Henry arada onu izlememe izin verirse bir iki adım öğrenebilirim. | Open Subtitles | حسنا,اذا سمح لي هنري مشاهدته من حين الي حين ربما التقط خطوة او اثنين |
| Küçük bir kızdım. Bütün yol boyunca tren düdüğünü çalmama izin vermişti. | Open Subtitles | قد سمح لي وقتها أن ألعب بصفارة الإنذار طوال الرحله |
| Bu bana yazdığımı tekrar okumamı sağladı ve 84k'lık hafızasına rağmen bilgisayar dünyasına girmeme imkan sağladı. | TED | هذا سمح لي الآن بأن اقرأ مرة أخرى ما كنت فد كتبته وأن ألِج عالم الكمبيوتر، حتى مع ذاكرة بحجم 84 كيلو بايت. |