| Sullivan yere düşmedi! İşte koşmak için bir açıklık yakaladı! | Open Subtitles | سوليفان ضُرب فى الحقل الخلفى والان يجد بعض المساحة للركض |
| Sullivan yere düşmedi! İşte koşmak için bir açıklık yakaladı! | Open Subtitles | سوليفان ضُرب فى الحقل الخلفى والان يجد بعض المساحة للركض |
| Ve Diamonds'ın tam merkezinde genç fenomen Marc O'Sullivan var ve bu akşam omuzlarında ağır bir yük var. | Open Subtitles | و في وسط فريق الماس يوجد ماركوس سوليفان ، الظاهرة الشابة و هو يحمل الكثير من الاوزان على كتفيه |
| Ayrıca Sully de hakettiği yeri buldu. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أن سوليفان حصل على ما يستحقه |
| Sully Sullivan'la çatışmaya girdin. | Open Subtitles | لقد كنت لتوّك مشتبكاً مع سولي سوليفان بالأسلحة الناريّة |
| Erik Sullivan ve Hatchitt ailelerinin içtikleri şarapların şişelerini inceledim ve dikkat çünkü bu şişeler kutular içinde Edinburgh'e sevk edilmiş. | Open Subtitles | لقد تعقبت زجاجتي النبيذ التي تناولها كل من إيريك سوليفان و آل هاتشيت و إنتبهوا لأن كلتا الزجاجتين كانا في صناديق |
| Bana bir iyilik yapın. Dedektif Sullivan'ın davayı üstleneceğini ve yola çıktığını söyleyin. | Open Subtitles | أصنع لي معروف, أخبره أن المحققه سوليفان ستتولى القضيه وهي بطريقها الى هناك.. |
| Düşük bir ağırlık merkezin var gibi. Özür dilerim. Sullivan. | Open Subtitles | يبدو كأنه لديك أنخفاض في منطقة الجاذبية عذرا , سوليفان |
| Sullivan, sen öne geç. Eğer yumurtayı tutuyorsa, ateş etme. | Open Subtitles | سوليفان ,ستكوني بالقدمه ,اذا كان ممسك بالبيضه لا تطلقي النار |
| - Ed Sullivan Show'a çıkacağız. Onlara dansımızı göstermek için. | Open Subtitles | نريد أن نذهب إلى إد سوليفان مشاهدة، لإظهار رقص دينا. |
| Şarküteriye gir. Eczaneyi arayıp Sullivan'ı iste. | Open Subtitles | القفز في الأطعمة المستحضرة اتصل الصيدليةَ وإسأل عن سوليفان |
| Sullivan'a hiç bulaşmış mı? Giderlerini bul. | Open Subtitles | إذا هو اختلط مع سوليفان الغطاء من على النفقات |
| Sullivan'ı nasıl halledersin, bilmem. | Open Subtitles | أستمع الآن، ماك. أنا لا أَهتم كيف تعالج سوليفان |
| Sullivan meydanına vardığımda, Yankilerle olan çatışma bitmişti bile. | Open Subtitles | لقد تأخرت كثيراً عندما وصلت لبيت سوليفان القديم كان هناك مناوشات بالفعل مع الشماليين |
| Şu kadarını söyleyeyim Loretta Annie Sullivan karakteri beyazperdede daha âmâ görünüyor. | Open Subtitles | وتعلمين أيضاً يا لوريتا تمثيلها لدور آني سوليفان بدى أكثر إعماءّ على الشاشة |
| Ama sen, Sullivan, her zaman kişisel çıkarlarını düşünüyorsun. | Open Subtitles | بدلا من ذلك ، سوليفان ، لحقت شؤونك الشخصية |
| Söylenene göre Bay Cochran, Bay Donovan'ın babasını Sully Sullivan davasında muhbir olarak kullanıyormuş. | Open Subtitles | سيد كوكران كان يستخدم وارد سيد دونفان كمعلومات عن قضية سولي سوليفان |
| - Muhabir. Sully Sullivan'ı buraya benim getirdiğimi anlatan bir makale yayınlayacak. | Open Subtitles | إنها صحفية، سوف تنشر مقالاً عن أنني أحضرت (سولي سوليفان) إلى هنا |
| - Kadın muhabir. Sully Sulivan'ı buraya benim getirdiğimi yazan bir makale yayınlayacak. | Open Subtitles | إنها صحفية، وستقوم بنشر مقال مفاده أنني قمت بإحضار (سولي سوليفان) إلى هنا |
| Ajan Barnes, aranan suçlu Patrick Sully Sullivan'ın yakalanmasında büyük rol oynadı. | Open Subtitles | العميل (بارنز) كان هامًا في الامساك بالجرم سيئ السمعة (باتريك "سولي" سوليفان) |
| Yarbay Sullivan "Sully" St. James... 32 yaşında, Irak'a iki kez yollanmış tüm koğuşundaki yaralı askerleri kurtarıyormuş. | Open Subtitles | جيمس سانت سولي (سوليفان (الكولونيل مرتين العراق في عملَ عاماً, 32 عمرة وحدته حيوات أنقاذ أثناء أصابته تمت |