| Görünen o ki yapılacak tek bir şey var. | Open Subtitles | حسنا، يبدو أنه لا يوجد سوى شيء واحد للقيام به |
| Yılın en iyi gününde sizi içeride tutabilecek tek bir şey vardır, yurt kuraları. | Open Subtitles | لا يوجد سوى شيء واحد يبقيك في الداخل أثناء أفضل يوم في السنة إنها قُرعة توزيع الحجرات في السكن الجامعي |
| Sana söyleyeceğim tek bir şey var. | Open Subtitles | .ليس لدي سوى شيء واحد أقوله لك |
| Noah eve baktı... ve tek bir şey gördü... | Open Subtitles | استغرق نوح نظرة في البيت ، ولكن لم ير سوى شيء واحد... |
| O halde bana güven... ve kendine yalnızca ona tek bir şey söyleme izni ver. | Open Subtitles | ثقى بى لا تقولى له سوى شيء واحد |
| Bu noktada, yapabileceğin tek bir şey var. | Open Subtitles | لا يوجد سوى شيء واحد في هذه المرحلة |
| - Şu anda sokaklarda yağmacılar var ve hastane koridorları cesetlerle dolu ama onun ilgilendiği tek bir şey var. | Open Subtitles | -والآن مع انتشار السارقين في الشوارع وتراكم الموتى في أروقة المستشفيات، لا يهمه سوى شيء واحد |
| Aslında Elliot'ın yeni hastanesinde sevmediği tek bir şey vardı. | Open Subtitles | في الحقيقة، لم يكن هناك سوى شيء واحد لاترغب (إليوت) به في مهمتها الجديدة بالمستشفى |
| Pekalâ, öyleyse bunun için tek bir şey var. | Open Subtitles | حسنٌ، لم يتبقى سوى شيء واحد. |
| Geriye eksik tek bir şey kaldı. | Open Subtitles | لا ينقصنا سوى شيء واحد |
| - Sanırım yapılacak tek bir şey kaldı. | Open Subtitles | أظن لم يبق سوى شيء واحد نفعله |
| tek bir şey söyleyeceğim. | Open Subtitles | وليس لدي سوى شيء واحد ليقول. |
| Lucille 2'nin Cinco'da etkinlik düzenlediğini gördüğünde ona para yerine verebileceği tek bir şey olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | وعندما رأي أن (لوسيل 2) تقوم بحدثٍ خاص لحملتها في سينكو عرف أنه لا يوجد سوى شيء واحد يستطيع أن يعطيها أياه بدلاً من المال |