| Hiçbir toplumsal hizmeti yok, politik bağlantıları yok sosyal olarak bilinçsiz. | Open Subtitles | أوبيس تلقى بدايه متأخره لديه صفر خدمه المجتمع لا إنتماءات سياسيه |
| Bakan bunun ciddi olduğunu söylüyor ve politik bir felaket. | Open Subtitles | الوزير يقول أن ما حدث يعتبر فاجعه سياسيه خطيره |
| politik nedenlerden ya da her şeyden önemlisi moral açısından İngiliz halkının morali açısından Almanları durdurabileceğimizi göstermemiz çok ama çok önemliydi. | Open Subtitles | أظن أنه كان فى غاية الأهميه للأسباب سياسيه والأهم لأسباب تتعلق بمعنويات شعب تلك البلاد |
| Bartlett'ın büyük Siyasi emelleri var. Suyun başını da Cooney'ın babası tutuyor. | Open Subtitles | انت تعلم بارتليت لديه طموحات سياسيه والد كونى يمتلك الاليه |
| politika kariyerimin uyuşturucu işimi olumsuz etkilemesinden korkuyorum. | Open Subtitles | أعتقد بأن مسيره سياسيه قد تسلط ضوئاً سلبياً على تجارتي بالمخدرات |
| politikacı gülüşü değil, gerçeğinden. | Open Subtitles | ليست ابتسامه سياسيه بل اريدها حقيقيه |
| Kaçırılma olayının politik amaçlı olmadığı düşünülüyor ancak, olay hükümeti üst düzeyde karıştırdı. | Open Subtitles | و من الجدير بالذكر ان هذا الحادث ليس له دوافع سياسيه و لكنه قد دفع الحكومه الى اقصى درجات التاهب |
| Ama şimdi gittikçe kötüleşen bir durum var bir politik zaman bombası. | Open Subtitles | و لكن الان لدينا موقف في تدهور مستمر سيتحول الي قنبله سياسيه موقوته |
| Ama Teşkilat onu almaz. politik nedenler yüzünden. | Open Subtitles | انه يلزم,ولكن الوكاله لن تفعل هذا لأسباب سياسيه |
| Kendisi, önemli politik görüşmeler yapmak üzere burada bulunuyor. | Open Subtitles | وهي هنا موجوده بسبب مسائل حاسمة ولأهمية سياسيه |
| politik yeterliliği olmayan tanınmış bir valinin karısı... - ...makam yönetebilir mi? | Open Subtitles | أتعتقد أن زوجة سياسي شهير بدون أي اعتمادات سياسيه يجب أن تدير المكتب؟ |
| Rudolph Stalin, uluslararası casusluk geçmişi olan ve Rusya ile güçlü politik bağları bulunan bir Amerikan vatandaşı. | Open Subtitles | ردولف ستالن هو مواطن أمريكى لديه تاريخ فى التجسس الدولى وعلاقات سياسيه قويه مع روسيا |
| Okul yetenek gösterisinde bile söyledi çünkü 92 seçimleri vardı ve Bill Clinton'un başkan olarak seçilmesine ülkenin ne kadar ihtiyacı olduğunu anlatan politik bir mesajı olduğuna inanıyordu. | Open Subtitles | لقد غنتها في عرض مواهب المدرسه لانه كان هناك انتخابات 1992 واعتقدت ان بها رساله سياسيه |
| Hayır, bazı politik nedenlerden otobüsün arka tarafında oturmakta ısrar etti. | Open Subtitles | لا أنها أصّرت على الجلوس في مؤخرة الحافله لأسباب سياسيه |
| politik yeterliliği olmayan tanınmış bir valinin karısı... - ...makam yönetebilir mi? | Open Subtitles | أتعتقد أن زوجة سياسي شهير بدون أي اعتمادات سياسيه يجب أن تدير المكتب؟ |
| İkimizin de çıkarına olan politik bir arkadaşlık diyebiliriz. | Open Subtitles | حسناً,نحن نتشارك علاقه اعتياديه ذات منافع سياسيه |
| Ne istersem sessizce ve saygılı bir şekilde yaparım her politik işbirlikçinin yapacağı gibi. | Open Subtitles | لن افعل ذلك سافعل ما اريد بصمت واي تداولات سياسيه معك |
| Ya önseçimi kazanıp parti adaylığını sağlamak almak ya da Siyasi skandal, ama ikisi olamaz. | Open Subtitles | انه اما الفوز فى الانتخابات و ضمان الترشيح فى الحزب او يمكن ان يكون فضيحه سياسيه لا يمكن الحصول على كلاهما |
| Siyasi tartışmaların reform saplantıların yaşandığı şehir. | Open Subtitles | مدينه ذات مناقشات سياسيه مهووسه بالأصلاح |
| Condé ile politika dışında başka bir ilişkimiz olamaz. | Open Subtitles | يمكن لي ولكوندي ان نبدوا وكان لاصداقه بيننا اكثر من امور سياسيه |
| Bu yüzden şeytanın çocuğu politika dünyasından doğacak. | Open Subtitles | و بذلك ينشأ ابن الشيطان من بيئه سياسيه |
| Asla aday olmayacağım. Asla. Ben bir politikacı değilim. | Open Subtitles | لن أسعى مطلقاً أبداً ، أنا لست سياسيه |
| Asla aday olmayacağım. Asla. Ben bir politikacı değilim. | Open Subtitles | لن أسعى مطلقاً أبداً ، أنا لست سياسيه |