| Mahkemeye çıkmak zorunda kalacaksın. O'na karşı ifade vereceksin. | Open Subtitles | سيتعيّن عليكِ الظهور في قاعة المحاكمة، و الشهادة ضدّها |
| Ama bir noktada ona gerçeği söylemek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | لكن سيتعيّن عليك إخبارها الحقيقة في مرحلة ما. |
| Sırada ne olduğunu görmek için burada tek başına beklemek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | سيتعيّن عليك الإنتظار هنا وحيداً حتى الحدث التالي. |
| Yani, muhtemelen daha derine inmek zorunda kalacağız. Buradaki kadar çok rezerv varsa, ki olduğunu düşünüyorum ulaşmak zor olacaktır. | Open Subtitles | وهذا يعني أنّه سيتعيّن علينا الحفر بشكل أعمق، وإن كان يوجد نفط هنا بقدر ما أعتقد |
| Öyle ya da böyle bir ara bu yataktan çıkmak zorunda kalacağız. | Open Subtitles | سيتعيّن علينا النهوض عن هذا السرير بمرحلة ما |
| Sen de yaklaşık olarak 22.5 kilo ağırlığındasın. Seni şişmanlatmam gerekecek. | Open Subtitles | وأنت تزنين 50 رطلاً تقريباً، سيتعيّن عليّ تسمينك |
| Kafanı dört ayrı yerden tespit etmeleri gerekecek. | Open Subtitles | سيتعيّن عليهم إدخال أربعة مسامير إلى جمجمتك |
| Bu gece başka mekik yok. Sabaha kadar beklemek zorundayız. | Open Subtitles | لا مزيد من المركبات اليوم سيتعيّن علينا الانتظار حتى الصباح |
| Silahı saklamak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | سيتعيّن عليك التخلّص من البندقيّة |
| Arkadaşlarına ihanet edeceksin ve bazı zamanlar gelecek senden inandığın ve önem verdiğin her şeye karşı bir şey yapmanı isteyecekler sen de güvenlerini kazanmak için yapacaksın ve aralarında kalacaksın. | Open Subtitles | ستخونين أصدقاءكِ و سيأتي وقتٌ يطلبون منكِ القيام بما يعارض كلّ ما تؤمنين به و تكترثين لأمره و سيتعيّن عليكِ القيامُ بذلك لتكسبي ثقتهم و تبقي في الداخل |
| Bunu rapor etmek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | سيتعيّن عليك أن تكتب هذا في تقريرك. |
| Çok uzun süre beklemek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | سيتعيّن عليكِ الانتظار وقتاً طويلاً. |
| O olmazsa, Cora'ya karşı tek başına savaşmak zorunda kalacaksın! | Open Subtitles | مِنْ دونه، سيتعيّن عليكِ مواجهتها لوحدك |
| Şey, er ya da geç Dedektif Huntley ile görüşmek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | حسناً، في النهاية، سيتعيّن عليك الجلوس مع المحقّق (هنتلي)! |
| Şey, er ya da geç Dedektif Huntley ile görüşmek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | حسناً، في النهاية، سيتعيّن عليك الجلوس مع المحقّق (هنتلي)! |
| Siz ikiniz, dikkatli olun çünkü birbirinize bakışınıza bakılırsa, buraya yüksek bir sandalye koymak zorunda kalacağız. | Open Subtitles | حاذرا لأنه بالطريقة التي تنظران بها لبعضكما البعض عمّا قريب، سيتعيّن علينا وضع مقعد أعلى هنا! |
| Yeni bir gösteri yapmak zorunda kalacağız. | Open Subtitles | سيتعيّن علينا القيام بعرضٍ آخر |
| Doğrusunu istersen, şu anki ekonomiyle Cuma gününe kadar yeterli bağış toplayamazsak birtakım yıkıcı kararlar almak zorunda kalacağız. | Open Subtitles | حسناً, صدقاً, مع الظرف الاقتصادي الراهن، إذا لم نحصل على الـمزيد من التبرعات بحلول يوم الجمعة، سيتعيّن علينا اتخاذ بعض القرارات المُدمّرة. |
| Ama er geç yataktan çıkmamız gerekecek. | Open Subtitles | سيتعيّن علينا النهوض عن هذا السرير بمرحلة ما |
| O zaman derhal yola çıkman gerekecek. | Open Subtitles | سأعلمك فور وصوله لـ15، سيتعيّن عليك الرحيل فوراً عند تلك المرحلة |
| Seçim yapman gerekecek. | Open Subtitles | سيتعيّن عليكَ الاختيار ليس ما اخترتِه أنتِ |
| Öncelikle hamileliği engelleyen faktörün düşük sperm sayısı olduğunu saptamak zorundayız. | Open Subtitles | حسناً، أوّلاً سيتعيّن علينا تحديد ما إذا كان انخفاض عدد الحيوانات المنويّة هو العامل الوحيد الذي يحول دون حدوث الحمل. |