| çilek Tepesi civarındaki köpek de olmayan bir şeye havlıyordu. | Open Subtitles | وكان الكلب ينبح حول لا شيء كان في مرتفعات شليك |
| Biliyor musun, bir keresinde ona çilek Tepesi civarında rastlamıştım. | Open Subtitles | كما تعلم لقد التقيته مرة قرب مرتفعات شليك |
| Ve Artie'ye son zamanlarda çilek kokulu, kauçuk ayı satmış mı, öğren. | Open Subtitles | ويَسْألُ آرتي إذا باعَ مؤخراً أيّ مطاط مُشتَمّ شليك... الدمى. |
| Size biraz çilekli pingsu yapayım mı? | Open Subtitles | هل يجب أن أنا أعمل آيس كريم شليك لكم ؟ |
| Tura üzümlü, yazı çilekli olsun. | Open Subtitles | الذيول، شليك. |
| -Tamam. Kurbanımızın çilek şeklinde bir doğum lekesi vardı. | Open Subtitles | ضحيّتنا كَانَ عِنْدَها a وشم على هيئة شليك. |
| çilek şeklinde bir doğum lekesi. | Open Subtitles | الوشم الوعائي شكّلَ مثل a شليك. |
| Her zamanki gibi, çilek yemeye gidiyoruz. | Open Subtitles | ، كالعادة (سنأكل (شليك |
| Biliyorsun, o çilek yemiyor. | Open Subtitles | (إنه لا يأكل (شليك |