| Sizi bilmiyorum, ama Burada birşey yokmuş gibi bir hisse kapılmaya başladım. | Open Subtitles | لا أعلم بشأنك، ولكني قد بدأت أشعر أنه لا يوجد شيء هنا |
| Hepimiz bunu hissediyoruz. Bu kadar kötü hiçbir şey burada olmamalıydı, ama oldu. | Open Subtitles | لم يكن من المفترض أن يحدث شيء هنا بهذا السوء، ولكنه قد حصل |
| Sadece birkaç nöron parlıyor, yoksa Burada hiçbir şey göremezdik. | TED | و قد ظهرت بضع خلايا عصبية فقط، و إلا ما كنا لنستطيع أن نرى أي شيء هنا. |
| Neden olmasın Yüzbaşı? Bizim için Burada bir şey yok. | Open Subtitles | لا أرى المانع يا كابتن لا يوجد شيء هنا لنا |
| Kilisede yapmayacağınız hiç bir şeyi burada da yapmazsınız! | Open Subtitles | لا تفعلا أي شيء هنا لا تودان فعله في الكنيسة |
| Şimdiye kadar Bir şey rapor edilmedi; ama ismini sistemimize yerleştireceğim... | Open Subtitles | لم يتم الإبلاغ عن أي شيء هنا لكني سأضع إسمه بسجلاتنا |
| - İşte bu. - Size söylemiştim, Burada birşey yok. | Open Subtitles | هذا هو كما قلت لك ، لا يوجد شيء هنا |
| Matthew, Burada birşey bulamıyorum. | Open Subtitles | ماثيو، أنا لا تحصل على شيء هنا. |
| Çok da güzel. Burada birşey yok. Vaktimizi boşa harcıyoruz. | Open Subtitles | جميلة أيضاً, لا شيء هنا نحن نضيع وقتنا |
| Elde kullanılan plakalar, banyodan büyütece kadar her şey burada. | Open Subtitles | ، كل شيء هنا ، أحواض التحميض هنا حمام التنغيم ، مُكبر اللوحات |
| Üzgünüm, geciktim. Ama her şey burada. | Open Subtitles | المعذرة ، لقد تأخرت ثانياً ، لكن كل شيء هنا |
| Her şey burada... ehliyet, otobüs kartı, nakit, telefon. | Open Subtitles | هذا سهل جداً كل شيء هنا رخصة القيادة تذكرة الحافلة المال الهاتف |
| Burada hiçbir şey yok. Burası bir çöl. | Open Subtitles | لا يوجد شيء هنا إنها صحراء سيقول الناس أنك ولدت قبل أوانك تحت شجرة |
| Efendim, hesaplanan koordinatlara ulaştık. Burada hiçbir şey yok. Emirleriniz nelerdir? | Open Subtitles | سيدي ، لقد وصلنا للإحداثيات المحددة لا يوجد شيء هنا ، ما هي أوامرك؟ |
| Hayır. Hiçbir şey okumadım. Burada hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | كلا ، أنا لم أقرأ أي شيء لم يكن هناك شيء هنا |
| Burada bir şey yapabiliriz. | TED | ساعدوني باستخدامها. بإمكاننا صنع شيء هنا. |
| neredeyse projeyi geri çeviriyordum. Çünkü Burada bir şey inşa etmek, insana kendisini suçlu hissettiriyor. | TED | وكنت على وشك رفض المشروع لأنك تشعر كأنك مجرم لفعلك أي شيء هنا. |
| Böyle bir şeyi burada yapacağını sanmıyorum, okulda yapmaz. | Open Subtitles | حسناً ، لا أعتقد أنه سيفعل أي شيء هنا ، في المدرسة |
| Cesedi kesmek için en uygun yer küvet ama Bir şey görmüyorum. | Open Subtitles | الحوض هو المكان البديهي لتقطيع جثة لكنّي لا أرى أي شيء هنا |
| Yine de, buradaki her şeyden vazgeçme ve Kaliforniya'da her şeye yeniden başlama fikri, o kadar cazip ve heyecan verici geliyor ki. | Open Subtitles | ومع هذا الفكر ترك كلّ شيء هنا وجديد بادئة في كاليفورنيا، هو مغري ومبهج جدا. |
| Burası temiz | Open Subtitles | كل شيء هنا صافى |
| Bekle, Francisco. burda birşey var! | Open Subtitles | انتظر، فرانسيسكو لديّ شيء هنا |
| Bu arada silah olarak kullanabileceğimiz her hangi Bir şey var mı? | Open Subtitles | على أيّ حال، هل لدينا أي شيء هنا يمكن أن يستخدم كسلاح؟ |
| Ya burada onun gibilere iş işten geçmeden yardım edecek bir şeyler varsa? | Open Subtitles | ماذا لو كان لدينا شيء هنا لمساعدة الآخرين أمثاله قبل ان يفوت الآوان؟ |
| buradaki her şey çözüldüğü zaman, petrol sahalarını geri almalıyız. | Open Subtitles | عندما يستقيم كلّ شيء هنا يجب أن نستعيد حقول النفط |