| Tanıdığım biri var. kutumu satın almakla çok ilgileniyor. | Open Subtitles | أعرف رجل, في الحقيقة مهتم بالحصول على صندوقي |
| İnsanlar kutumu açtığında, mavi görürse maviyi düşünürler. | Open Subtitles | ألا تعتقدين عندما يفتح الناس صندوقي , سَيَرون الأزرق, وسَيُفَكِّرونبالأزرق. |
| Bunu en son yaptığımda kutum bir bütündü ve gücümün zirvesindeydim. | Open Subtitles | عندما قمت بأطلاق سراحه كان صندوقي سليم وقواي كانت في ذروتها |
| Yakında küçük kutum televizyon olan her eve girecek. | Open Subtitles | قريبا سيكون صندوقي الصغير على عدد غير معدود فى تلفزيونات في العالم |
| Şu sevdiğim hasır sandalye kurtulursa, onu kiralık posta kutuma göndert. | Open Subtitles | إن كُتب لذلك الكرسي اللعين النجاة من المذبحة، أرسله إلى صندوقي البريدي. |
| Boncuk kutumda bir sürüsü var, gezi için yeterli olur. | Open Subtitles | هنالك العديد منها في صندوقي لم تستعمل بشكل كافي |
| Neyse, işe bakın, bu el ilanı posta Kutumdan çıktı ve sanırım size ait. | Open Subtitles | على أي حال، هذا غريب نوعًا ما لكنني وجدت هذا المنشور في صندوقي البريدي وفكرت فيكِ |
| Chester müzik kutumu çaldığını itiraf etti mi? | Open Subtitles | هل اعترف "شيستر" يوماً بسرقة صندوقي الموسيقي يا أبي؟ |
| Salağa yatma, artık asla cihaz kutumu kullanmana izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لانني ساغلق صندوقي للمرة الاخيرة |
| %50. Şimdi kutumu ver. | Open Subtitles | خمسون بالمئة، اعطني صندوقي الآن. |
| Küçük kutumu uzatabilir misin? | Open Subtitles | أيُمكنكَ أن تُمرر ليِ صندوقي الصغير؟ |
| Kasanın elektronik bir tuş takımı var. Kara kutum her şeye kadirdir. | Open Subtitles | الخزنة لها لوح أرقام إلكتروني صندوقي الأسود يفعل كل شيء |
| kutum,gücünü bu ölümlü dünyanın dışından gelen yaratıklardan alır. | Open Subtitles | أن صندوقي مدعوم بأفضل المخلوقات الحية من عوالم خارج هذا العالم الفاني |
| kutum, kartım, "erkek kutusu" kartım direkt olarak tehlikedeydi. | TED | الآن صندوقي ، وبطاقتي ، رجولة الشخص ، فى تلك اللحظة كانت محل إختبار . |
| Bu mektubu posta kutuma kimin bıraktığını bulmam lazım. | Open Subtitles | يجب أن أعرف من الذي وضع هذه الرسالة في صندوقي البريدي |
| kutuma not bırakıldığında en kötü durumu varsaydım. | Open Subtitles | وعندما تلقيت الملاحظة في صندوقي انا اظن انني توقعت الاسواء |
| Biraz kutumda zaman geçirmem daha iyi olur. | Open Subtitles | أعتقد انني أحتاج لأمضي بعض الوقت في صندوقي |
| Size posta Kutumdan çıktı dedim. Üstünde damgası bile var! | Open Subtitles | لكنهم كانوا في صندوقي طابعكم عليهم |
| Posta kutumun yakınlarında birilerini gördün mü? | Open Subtitles | هل رأيتِ أحداً بالقرب من صندوقي البريدي؟ |
| Bunu dün öğrendim, evlatlıkmışım anne, baba diye seslendiğim insanlar kısır birer sahtekârlarmış ve bunlar beni Cincinnati uyuşturucu kliniği önünden iki kutu Sudafed karşılığında almışlar Üstelik bide şu haberi aldım: | Open Subtitles | ليس فقط اكتشفت أنني متبنى الناس الذين كنت أناديهم ماما و بابا دجالون عقيمون أحضروني من خارج عيادة مخدرات مقابل صندوقي سودفيد |
| Yani o kutuyu alırsam, siz de benimkini vereceksiniz. | Open Subtitles | الامر في غاية السهولة , حقاً , لو أعطيتك صندوق المال ستعطيني صندوقي |
| Güven fonumun yarısını Kayla ve oğluna transfer etmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد تحويل نصف صندوقي الإئتماني لكايلا وإبنها |
| - Senin kutun, hemen benimkinin yanında. | Open Subtitles | -صندوقك بجانب صندوقي مباشرة |
| Kafanı takma. Kulübemi izle sen. | Open Subtitles | لا تهتمي، على كل حال شاهدي صندوقي و هو يقوم بما يجيده حقا |
| Japon Sandığım nerede? | Open Subtitles | أين صندوقي الياباني؟ |
| - Benim posta kutumdaydı. | Open Subtitles | ـ كانت في صندوقي البريدي ـ حفلة موسيقية ليوم العطلة |