| uğultu, çalışan uğultu, devin uğultusu, sadece yer değiştiren. | TED | الطنين، طنين العمل، طنين الجبابرة. كل ذلك ليس الا مجرد بدائل. |
| Yani bir balon kullanıp iki ton ağırlığında bir şey taşıyorsunuz taa 40 km irtifaya kadar. | TED | لذلك يستخدم بالون لرفع ما يساوي طنين على طول الطريق الى ارتفاع 40 كيلومترا. |
| Hala kulağımda travmadan kalan çınlama var. Ne dedin? | Open Subtitles | ما زال هناك طنين في أذني من الضربة، ماذا قلت؟ |
| Pardon, duyamıyorum. Kulağım çınlıyor. Ne dedin? | Open Subtitles | معذرة , لا يُمكننى سماعك لدى طنين , ما الذى قلته ؟ |
| İki tonluk ağaç tepemize yıkılır. | Open Subtitles | سيكون لديكى طنين من الشجر الموجود بأسفل ظهرك |
| Bütün işaretler gösteriyor ki yüksek gürültü siz de işitme kaybı oluşturmuş. | Open Subtitles | لديكِ كل الدلائل لضجيج ناجم عن فقدان السمع. الرنين في آذانكِ يُسمى طنين. |
| Elektromanyetik sinyaller radyo sinyallerinde Vızıltı etkisi yaratıyor. | Open Subtitles | نبضات كهروماغنطيسية تسبب طنين في اشارات الأذاعة |
| Kulak çınlaması ile beyin ses olmadığı zaman bir ses olduğunu düşünmemizi sağlayan garip şeyler yapar. | TED | ومع طنين الأذن، يقوم الدماغ بأفعال غريبة تجعلنا نعتقد أن هناك صوتًا غير موجود فعلًا. |
| Kertenkele, içeride vızıldayan sineği duyar. | Open Subtitles | وها هى السـحليه تسمع طنين الذبابه فى الداخل |
| Kısa bir buruşturma sesi metal bir sıkışıklık bir balon sesi ve sonrada birisi de şöyle haykırıyor "Aman Tanrım" | Open Subtitles | طنين منخفض صرير معدني وصخب |
| uğultu değil, ama bir uğultu. | TED | ليس الطنين بحد ذاته ، لكنه طنين. |
| Daha çok oynadıkça, uğultuyu daha çok hissediyorum. İnşa ettiğim ulus koştuğum maraton, askerler, tuvaller yüksek nota ve uğultu, uğultu, diğer uğultu, gerçek uğultu, yaşam bir uğultudur. | TED | وكلما لعبت أكثر، كلما شعرت بالطنين أكثر. الأمة التي أقوم ببنائها والماراثون الذي أقوم بركضه والجنود، ولوحة القماش، والنغمة العالية، والطنين، الطنين الطنين الاخر، الطنين الحقيقي. طنين الحياة. |
| Çok uğultu var, dostum. | Open Subtitles | لقد حصلت على "طنين" كبير يا رجل. طنين = buzz |
| Ve özellikle bu balon, çünkü iki ton ağırlık taşıması gerektiğinden, devasa bir balon. | TED | وهذا البالون بذاته، لأن عليه حمل طنين من الوزن، هو بالون بالغ الضخامة. |
| Dokuz milyarlık nufusumuzla;ortalama karbon emisyonumuz yılda yaklaşık iki ton olmak zorunda olacaktir. | TED | لما يبلغ تسعة مليارات نسمة متوسط انبعاث الكربون لدينا يجب أن يكون نحو طنين سنويا |
| Arada sırada çınlama, vızıldama ya da fısıldama falan var mı? | Open Subtitles | طنين بين الحين والآخر أو ضوضاء متواصلة أو صفير؟ |
| Beynimdeki çınlama devam ediyor ama en azından cümle kurabiliyorum. | Open Subtitles | طنين شديد في رأسي، لكني أتحدث باتزان على الأقل |
| Kulaklarım hala biraz çınlıyor ama yeni modele hazırlanıyor. | Open Subtitles | الاذن مازال بها طنين,قليل ولكن,فقط استعد لاعادة البناء |
| - Ayrıca hâlâ kulaklarım çınlıyor. | Open Subtitles | بالإضافة لذلك , لا يزال يوجد طنين بأذنى |
| İki tonluk köpek balığının güçlü kuyruk darbeleri avını daha kolay parçalamasını sağlıyor. | Open Subtitles | ضربات ذيله القوية تساعد عمل القرش اللذي يزن طنين |
| Açık olmalı, çünkü işitme cihazım çıldırmaya başladı. | Open Subtitles | طنين يعلو، ثمّ يهدأ فقط كلياً... بدأ بالجنون تماماً عندما... |
| (Vızıltı) Bu yüzden, bir imzaları vardır. | TED | (صوت طنين) وبذلك، فهي تملك توقيعًا. |
| çınlaması hâlâ devam ediyormuş diye duydum. | Open Subtitles | أتعلمين لقد سمعتُ أنه مازال يعاني من طنين الاذن؟ ؟ |
| Grup seks yapan, vızıldayan, yeşil gözlü ucubeler. | Open Subtitles | و طقوس العربدة و طنين و مسخٍ ذي عينان خضراوتين |
| Kısa bir buruşturma sesi. | Open Subtitles | طنين منخفض |
| Küçük çocuklarım bana nasıl yaşanacağını gösteriyor, evrenin uğultusu içimi dolduruyor. | TED | علمني اطفالي الصغار كيفية العيش وملأني طنين الكون بالسعادة. |
| Bak, kulaklarım deli gibi uğulduyor. | Open Subtitles | أؤكد لك، ثمة طنين قوي في أذنيّ |