| Kefaret diye bir şeyin olmadığını anlayacak kadar cehennemde kaldım. | Open Subtitles | لبثت في الجحيم طويلًا كفاية لأعلم أنه لا وجود للافتداء. |
| Kefaret diye bir şeyin olmadığını anlayacak kadar cehennemde kaldım. | Open Subtitles | لبثت في الجحيم طويلًا كفاية لأعلم أنه لا وجود للافتداء. |
| Yolunuza çıkan gezgin sürüsünü ciddi ciddi dikkate almadığınızı görecek kadar. | Open Subtitles | طويلًا كفاية لنرى أنّكم عمليًّا تتجاهلون قطيع سائرين في طريقكم. |
| Yiyeceğiniz ve içeceğiniz olmamasına rağmen birbirinize asla düşmediğinizi görecek kadar. | Open Subtitles | طويلًا كفاية لنرى أنّه برغم افتقاركم للطعام والماء |
| Yorgun görünen bir kadına bunu söylememen gerektiğini bilecek kadar uzun zamandır yaşıyorsun. | Open Subtitles | إنّك عشت طويلًا كفاية لتعي أنّك لا يتعيّن أن تخبر امرأة بأنّها تبدو متعبة. |
| Medeniyetlerin yükseldiğini ve mahvolduğunu görecek kadar uzun yaşadım. | Open Subtitles | عشت طويلًا كفاية شاهدًا حضارات تنهض وتسقط |
| Amcamı öldürmeye yetecek kadar uzun süre hayatta kaldı. | Open Subtitles | و عاش طويلًا كفاية ليقتل عمي |
| Walker'ın sözüne sadık olduğunu bilecek kadar. | Open Subtitles | طويلًا كفاية لأعلم أن (والكر) وفي بوعده. -حقًا؟ |