| Ama dağılımın bu tarafında, dünyanın Psycho Milts gibi sadece bir tane fotoğraf gönderen insanları sözkonusuysa, bu da kurumun engel olma özelliğini ortaya çıkarır. | TED | لكن عندما تكون هنا حيث كل بسايكو ميلت وأقرانه في العالم يضيفون صورة واحدة كل مرة، تصبح المؤسسة عائقاً. |
| Hiçbir şeyin kötü gitmesini istemeyiz, ve o buna engel. | Open Subtitles | أعني لا نريد حصول أي خطأ و... وهي تشكل عائقاً |
| Beni kocamın kariyeri için bir yük olarak gördü hep. | Open Subtitles | إنهُ دائماً ما كان يظن اننى عائقاً بمستقبل زوجى المهنى. |
| Gerçekten de birkaç uyumsuz ergene borçlu kalarak kendine yükümlülük almak mı istiyorsun? | Open Subtitles | هل تريد أن تظل مربوطاً بزوج من المراهقين الغير منسجمين مع بعضهم ويكونون عائقاً لك؟ |
| ...ve bu anlaşmayı reddetmemin aramızdaki şeyin yoluna çıkmasını istemiyorum. | Open Subtitles | و لا أريد رفضي لهذه الصفقة أن يكون عائقاً في علاقتنا |
| Bence siviller hem sorumluluk hem de ayak bağı. | Open Subtitles | أظن أن المدنيين يكونون عبئاً و عائقاً |
| Bu durumun işimin önüne geçmesini istemiyorum. | Open Subtitles | هو أنَّني لا أريدُ لهذا أن يكونَ عائقاً في العمل |
| Köyün dışına kadar klanın hayata dönmesine engel olan hayinler olarak sayılıp kovalandık. | Open Subtitles | تمّ نفينا من القرية واعتبارنا كخونة الذين كانوا يقفون عائقاً في طريق إحياء العشيرة |
| Ama Başkan engel teşkil ediyordu. | Open Subtitles | لكن الرئيس كان يمثّل عائقاً لقد فعلنا الشىء الضرورى |
| Dublör olmak istemiştim, ama hukuk fakültesi engel oldu. | Open Subtitles | أردت أن أكون بهلوان، لكن شيء إسمه مدرسة الحقوق وقف عائقاً في طريقي |
| Kapını çaldım diye mi? Öncelikle adalete engel olmaya çalışmaktan! Elçilikte olanların sorumlularından biriydin ve kaçtın! | Open Subtitles | لوقوفك عائقاً ضد العداله, لقد كنت شاهداً على ما حدث في السفاره, وهربت |
| O çocuklara yardım edilmesine engel olmayacağım. | Open Subtitles | لن أقف عائقاً أمام طريق مساعدة أولئك الأطفال |
| Lütfen benim hatamın buna engel olmasına izin vermeyin. | Open Subtitles | أرجوكم، لا تجعلوا غلطتي تقف عائقاً أمام ذلك |
| yük olma konusunda endişelenmekten çok yalan söyleme yeteneğin hakkında endişelen. | Open Subtitles | دعكِ من القلق بشأن كونك عائقاً واقلقي بشأن قدرتك على الكذب. |
| Özel hayatımın sana bu kadar yük olmasını görmekten nefret ediyorum. | Open Subtitles | أكره رؤية حياتي الشخصية تشكل عائقاً بالنسبة لكِ |
| - Evet. Onu oltaya getirmem çok az kalmıştı, ama bunun farkına vardılar ve Marks onlar için sadece bir yük haline geldi. | Open Subtitles | نعم، كنتُ أوشك على كسبه لجانبي، لكن لابدّ أنّهم اكتشفوا ذلك، ممّا جعله عائقاً. |
| Ve onun hareketleri de seni bir yükümlülük yapıyor. | Open Subtitles | بالطريقة التي يتصرف بها مما يجعلك عائقاً أيضاً |
| Güçlü adamlar onun çok şey bildiğini düşündüler. Eleman artık yükümlülük olmuş. | Open Subtitles | المسؤولون ، شعروا بأنه يعرف بأمور سرية وأصبح العميل عائقاً عليهم |
| Onlara yükümlülük oldun, seni patlatacaklardı. | Open Subtitles | -لقد كنت عائقاً.كانوا سيفجّرونك |
| Senin yoluna hiçbir şeyin çıkmasına izin vermeyen bir adam olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | ظننتك رجلاً لا يسمح لأيّ شيء بالوقوف عائقاً في طريقه |
| Yeni tomurcuklanan bir aşkın yoluna çıkmaktan nefret ederim. | Open Subtitles | لكنّي أكره أنْ أقف عائقاً في وجه عاطفةٍ مزهرة |
| Onları başarıya ayak bağı olarak gördü. | Open Subtitles | رأى كوري انهم سيكونون عائقاً أمام نجاحه |
| Ayrıca bana ayak bağı oluyorsun. | Open Subtitles | بالإضافة، إنّك ستكون عائقاً في طريقيّ. |
| Öfkenin, burada yapmamız gereken şeyin önüne geçmesine izin veremezsin. | Open Subtitles | لا يمكنأ أن تترك غضبك يقف عائقاً أمام ما لدينا هنا |