Burada sadece kan ve içki bulundurduklarını biliyorum da o yüzden barış teklifi getirdim. | Open Subtitles | أعلم أنّه لا يوجد في هذا البيت سوى الجعة والدماء لذا جلبتُ عرض سلام شطيرة لحم؟ |
Ne var biliyor musunuz, yaptığımı geri alıyorum, tamam mı? Hey. Zor kız, bu bir barış teklifi. | Open Subtitles | أتعلمين ماذا أسحب جميع ذلك, حسنًا؟ أشياء قاسية, إنه عرض سلام |
Senin için bir teklif var. barış teklifi diyelim. | Open Subtitles | لدي إقتراح لك أطلق عليه عرض سلام |
Sıcak, ev yapımı kurabiyelerle Zeytin dalı uzatmak istiyorum. | Open Subtitles | أردت أن أعرض عرض سلام بحفنة من بسكويت دافئ من صنع المنزل |
Barış çubuğu. | Open Subtitles | عرض سلام |
Barış hediyesi olarak, dedi. | Open Subtitles | قال بأنه عرض سلام |
Barış teklif ediyorum. | Open Subtitles | إنهُ عرض سلام |
Ya bir barış önerisi ya da yem. | Open Subtitles | إما أنه عرض سلام او طٌعم |
Ben almadım ama al. Bunu bir barış teklifi olarak değerlendir. | Open Subtitles | لم آخذها، لكن تفضّلي اعتبريه عرض سلام |
Bunu bir barış teklifi olarak düşün. | Open Subtitles | اعتبره عرض سلام |
Al, barış teklifi. | Open Subtitles | إليك، إنه عرض سلام. |
barış teklifi olarak ona bir hediye al. | Open Subtitles | إجلب لهُ هديةً، كـ عرض سلام |
Ailemin sunduğu bir barış teklifi. | Open Subtitles | عرض سلام من عائلتي. |
Bu bir barış teklifi. | Open Subtitles | إنه عرض سلام |
barış teklifi mi Harold? | Open Subtitles | عرض سلام يا (هارولد)؟ |
Bu bir barış teklifi. | Open Subtitles | إنه عرض سلام. |
Evet. Sizi çağırıp Zeytin dalı uzatmak istedik. | Open Subtitles | نعم، لقد أردنا أن نحضركم ونقدم عرض سلام |
Zeytin dalı. | Open Subtitles | إنّه عرض سلام |
- Barış hediyesi olarak kabul et. | Open Subtitles | -اعتبروه عرض سلام |
Bir Barış hediyesi. | Open Subtitles | عرض سلام |
Barış teklif etmeye geldim. | Open Subtitles | -جلبت لك عرض سلام بسيط . |
Burada olduğunuz süre için bir barış önerisi. | Open Subtitles | عرض سلام بينما أنتم هنا |