| Dışarıda kalmam gerektiğini biliyordum. Fanteziler her zaman gerçeklikten daha iyidir. | Open Subtitles | علمتُ أنّ عليّ البقاء خارجاً فالخيال دائماً أفضل بكثير من الحقيقة |
| Güvenine değer biri olduğuma inanırsan benim de sana güvenebileceğimi biliyordum. | Open Subtitles | علمتُ بأنني أستطيع الوثوق بكِ إن اعتقدتِ بأنني جدير بنيل ثقتكِ |
| Ama çocukluğumdan beri hayatımda inanılmaz bir şey olacağını biliyordum. | Open Subtitles | لكن مُذ كنت طفلاً، علمتُ أنّ شيئاً رائعاً سيحدث لي |
| O andan sonra güçlü olmak için ne yapmam gerektiğini anladım. | Open Subtitles | ومنذ ذلك الحين علمتُ ما يجب عليّ فعله لكي أكون قوية |
| Bir şey söylemek zorunda değildi. Zaten ne yaptığını biliyordum. | Open Subtitles | لم يتعيّن عليه قول شيء، علمتُ بمجرّد رؤيته ما فعل. |
| Ama söyleyiş şeklinden dolayı benden bir şeyler sakladığını biliyordum. | Open Subtitles | لكن طريقة قول ذلك، علمتُ أنّه ثمّةَ ما يخفيه عنّي. |
| Ve ondan sonra, bir daha o restorana gitmeyeceğimi biliyordum. | Open Subtitles | و بعدها، علمتُ أنّي لن أعود إلى ذلك المطعم أبداً. |
| Ama ayrıca, bir daha ayrılık restoranına ihtiyacım olmayacağını biliyordum. | Open Subtitles | لكن علمتُ أنّي لم أعد بحاجة لمطعم قطع العلاقات ثانية، |
| Bu zencinin senden önce davrandığını söylediğinde bir bit yeniği olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | علمتُ أنّ هنالك شيئًا غريبًا حينما تركتَ هذا الزّنجيّ يأخذ الأفضليّة عليكَ. |
| Yeşil ışığı kaçırmama neden olduğunda dört yol ağzında olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | لقد علمتُ أنّكَ عند التّقاطع حينما تسبّبتَ لي في فقدان الضّوء. |
| Yatakta beraber oturduk ve her şeyin yıkılışını izledik. Geri dönmem gerektiğimi biliyordum. | Open Subtitles | ولكن بينما كنّا نجلسُ معًا على السّرير، نُشاهدهما ينهدما، علمتُ أن عليّ العودة. |
| Dokuz yaşında iken, Onun bana ait olması gerektiğini biliyordum. | Open Subtitles | عندما كنت في التاسعة من عمري علمتُ أنها ستكون ملكي |
| Bugün prova için gelmediğinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | علمتُ أنّ هُناك خطب ما به عندما لمْ يأتِ للبروفة اليوم. |
| Seni içine atacağı tehlikeyi ve seni tahrik edeceğini biliyordum. | Open Subtitles | علمتُ الخطر الذي سيضعك ذلك به، علمتُ الأهوال التي ستثار |
| Hayatına devam edeceğini biliyordum. Sadece bu kadar çabuk olmaz demiştim. | Open Subtitles | علمتُ أنّها ستمضي في حياتها، لكن لمْ أكن أعتقد بهذه السرعة. |
| Bunu polisin yalnız başına yapamayacağını da biliyordum. | TED | ولكن علمتُ أيضًا أنه لا يمكنُ للشرطة القيام بذلك وحدهم. |
| Hayır, ama bakışlarından bir şeyler bildiğini ve seni korumaya çalıştığını anladım. | Open Subtitles | كلاّ، لقد علمتُ ذلك من نظرته بأنّه يعلم شيئاً، و يتستر عليكِ. |
| İnanılmayacak kadar güzeldin... inanılmaz seksiydin... Seninle olmam gerektiğini anlamıştım... Orda ve o anda... | Open Subtitles | لقد كنتي جميلة جداً, مثيرة جداً, عندها علمتُ أنني يجب ان احصل عليكي في الحال |
| Her zaman olacağını bildiğim kendine güvenen, güçlü prenses oldun.. | Open Subtitles | لقد غدوتِ أميرة قوية وواثقة من نفسها لطالما علمتُ ذلك |
| Tanrı şahidim olsun ki, böyle olacağını bilseydim ona yardım etmezdim. | Open Subtitles | ، ليشهد علي الرب ما كُنتُ لِأساعدهُ أن علمتُ بحدوثِ هذا |
| Yarın görüşürüz. Arkadaşlarımızdan biri için bu gecenin özel bir gece olduğunu duydum. | Open Subtitles | أراك غداً مرحباً , لقد علمتُ لتوي بأن هذه الليلة هي ليلة مميزة |
| Bir de ailemi öldürenin sen olduğunu öğrendiğimde benim şaşkınlığımı düşün. | Open Subtitles | حسنٌ، تصور مفاجئتي، عندما علمتُ أنّكَ أنتَ، من أمرّ قتل عائلتي |
| öğrendiğim zaman ayrılmam gerektiğini anlamıştım. | Open Subtitles | عندما اكتشفتُ ذلك، علمتُ أنّه عليّ الرحيل. |
| Bunun soracağın ilk şey olacağını nasıl da bildim? | Open Subtitles | كيف علمتُ أنّ هذا أول سؤال ستسألني إيّاه؟ |
| Yaptıklarını duyunca kendimi suçlu hissettim. | Open Subtitles | عندما علمتُ بشأنِ مافعلتَ شعرتُ بذنبٍ شديد |
| haberim olsaydı seni bulmak için dağları delerdim. | Open Subtitles | لو كنت علمتُ فقط, لقلبت الدنيا رأساً على عقب لإيجادك. |
| Tüm bunların kolpa olduğunu anlarsam sonuçları olacaktır. Ağır ve mesleğinize son verecek sonuçlar. | Open Subtitles | إن علمتُ بأنّ هذا ادّعاء، فستكون هنالك عواقب وخيمة ومنهية لمهنتيكما |
| Anladığım kadarıyla hayatın hiç de kolay olmamış. Eğer senin olduğunu bilseydim. Yanında olur ve sana yardım ederdim. | Open Subtitles | يبدو أنّك لم تحظى بالحياة الرغيدة, ولو علمتُ بشأنك لكنتُ هناك, ولكنتُ قدّمت لك يد العون. |
| Bebeklerimin doğru yolda olduğunu öğrendim çünkü anaokulu güzel çocuklar yetiştiriyor. | Open Subtitles | علمتُ أن فتاتاي على الدرب السليم لأن روضتهم تُخرج أطفال لطيفين |