| Patlama gerçekleştiğinde Üst katta sıcak hava kütlesi meydana getirmişti. | Open Subtitles | وبعد ذلك عندما الذي نفخ، بدأ علبة تيارات دافئة لصقت طابق علوي. |
| Siz ikiniz buraya ve Üst kata bakın. Ben aşağıya bakmaya gidiyorum. | Open Subtitles | أنتم ابحثوا هنا والطابق علوي سأبحث في الطابق السفلي |
| Koridorda bunu Üst olarak giyen bir kadın gördüm. | Open Subtitles | رأيت إمرأة في رواقنا ترتدي واحدة كهذه كلباس علوي |
| Ben de kendimi hep çatı katında çocuk büyütürken hayal etmişimdir. | Open Subtitles | دائماً تخيلت نفسي في طابق علوي أربي الأطفال |
| çatı katımdan baktığınızda Epcot'a kadar her yer ayağınızın altında kalır. | Open Subtitles | لدي طابق علوي منه ترى " حتى آخر منطقة " إيبكوت |
| Bir nötron, iki aşağı kuark ve bir yukarı kuark içerir. | TED | ويحتوي النيترون على كواركين سفليين وواحد علوي. |
| Büyük bir tavan aram var ve beyaz duvarları bomboş. | Open Subtitles | أنا واحد مع دور علوي كبير وجميع الجدران البيضاء الفارغة. |
| Annemle Joe'ya Yukarıda iyi geceler mi dileyeceksin? | Open Subtitles | أنت سَتَجيءُ طابق علوي ورأي ليلة سعيدة إلى جو والأُمّ؟ |
| O bizim inanılmaz gürültücü Üst kat komşumuz. | Open Subtitles | ذلك الصوت العالى جدا هو لجارنا فى الطابق علوي. |
| Bacaklarımın tutmamasını Üst vücüdumu geliştirerek örtüyorum. | Open Subtitles | ساقاي لاتعملان لكنني اعوض ذلك بامتلاكي جسم علوي قوي |
| Üst katta bulduklarımın ışığında bunun iyi bir numara olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | حسنا، تلك خدعة جيّدة جدا إعتبار الذي أنا فقط وجدت طابق علوي. |
| Üst katının güzel alt katının geniş olduğunu söylediyse, ona katılıyorum. | Open Subtitles | إذا قال بأن لديها طابق علوي جميل وطابق سفلي واسع إذن أوافق |
| Üst kattaki ana salondayız. | Open Subtitles | نحن طابق علوي خلفيَ في المنطقةِ الرئيسيةِ. |
| Kadını ölene kadar boğmuş, mutfakta yere bırakıp sonra bu esnada karısı saldırıya uğradığında Üst katta uyuduğunu iddia etmiş. | Open Subtitles | خَنقَها إلى الموتِ، يسارها على أرضيةِ المطبخَ، وبعد ذلك إدّعى بأنه يَكُونَ طابق علوي نائم عندما هي هوجمتْ. |
| Güzel bir yer. Mesela, büyük bir çatı odası ya da eski bir kilise. | Open Subtitles | مكاناً جميلاً ,مثل دور علوي ,أو كنيسة قديمة |
| Sonra saatin kaç olduğunu fark eder ve çığlık atar yataktan fırlar ama çatı katında uyuduğunu unutur ve merdivenlerden aşağı yuvarlanır. | Open Subtitles | ثم يدرك كم الوقت ويصرخ ويقفز من على السرير بإستثناء انه ينسى انه ينام في سرير علوي ويقع من على الدرج |
| Sonra birisi araziyi satın aldı ve zengin VIP'lerin çatı katında keyif yapabileceği lüks bir otel inşa etti. | Open Subtitles | ثم شخصاً ما إشتراه وبني فوقه فندقاً للرفاهية وجناح علوي لكبار الشخصيات |
| O zaman iki yukarı ve bir aşağı kuark bir proton oluşturmak için bir araya gelirse, toplam elektrik yükü artı bir olur. | TED | لذا عندما يتم دمج 2 كواركس علوي بـ 2 كواركس سفلي.. لتكوين بروتون، تبلغ إجمالي شحنته الكهربائية موجب واحد. |
| Bunları eklediğimiz zaman, her madde parçacığı iki farklı spin yükü içerir: aşağı spin ve yukarı spin. | TED | وعند احتساب قوى الجاذبية، كل مادة جسيم.. تتأثر بشحنتي دوران مختلفتين، دوران علوي ودوران سفلي. |
| Onu eski tavan arasına götürmelisin. | Open Subtitles | يجب أن يأخذها إلى دور علوي بلادي القديمة. |
| Listo'nun cep telefonunu, Summerlin'deki bir tavan arasına kadar takip ettim. | Open Subtitles | تعقبتُ هاتف ليستو حتى الدور علوي في سمرلين |
| Tam Yukarıda, bu yüzden su tesisatı söz konusu olduğunda üstümüzde hallediyor. | Open Subtitles | هي طابق علوي صحيحُ، لذا هناك دائماً بَعْض سباكة القضيةِ بأنّها تَضِعُنا خلال. |
| Karısının adı Sara Partovi Alavi . | Open Subtitles | (سارة بالتوفي علوي)، هذا اسم زوجته |